Tekrar arabaya binip yola çıktığımızda Leyla abla ve Naz arka koltukta birilerini stalklıyorlardı. Radyodan bir şarkı açıp arkama yaslandım. Hava yeni yeni kararıyordu. Dışarda esen meltem önce saçlarımı okşayıp sonra bütün arabayı dolaşıp diğer camdan çıkıyordu. Gözlerimi kapatıp esen meltem Peggy Lee'nin sesine karışırken çalan şarkıyı mırıldanmaya başladım.something in your eyes
was so inviting
something in your smile
was so exciting
something in my heart
told me i must have youGözlerimi aralayıp camdan dışarı baktığımda hava iyice kararmıştı. Önümüzde yanan kırmızı ışığa yaklaşırken araba gitgide yavaşladı. Kırmızı ışıkta durduğumuzda arkamızdan gelen arabalar da yanımıza yanaşmıştı. Kafamı çevirip sağdaki arabanın içine baktığımda arabanın içindeki kişiyle göz göze gelmemle nabzım yavaşladı. Barış Alper... İkimiz de birbirimizi görmenin verdiği şaşkınlıkla donup kalmıştık. Ne olduğunu anlamadan yeşil ışığın yanmasıyla Cem son gaz hızlanırken Barış Alper arkada kalmıştı. Gördüğümün hayal mi gerçek mi olduğunu hâlâ idrak edemediğim için bir şey söyleyemiyordum. Sonunda konuşabilecek duruma geldiğimde arka koltuğa dönüp Naz'a baktım.
"Barış Alper."
"Ne?" dedi Naz kafasını Leyla ablanın elindeki telefondan kaldırırken.
"Barış Alper, kırmızı ışıkta yanımızdaydı." dedim tam olarak ne diyeceğimi bilemeyerek.
"Yanlış görmüşsündür, daha öğlen İstanbul'daydı."
"Olabilir." dedim tekrar önüme dönerken.
Kendimi hayal gördüğüme ikna etmeye çalışırken derin bir nefes aldım. Tam tekrar arkama yaslanacaktım ki biraz önce yanımızda duran kırmızı araba, denize giden tenha yolda önümüzü kesince nefesim kesildi. Cem hızlı bir manevrayla arabayı durdururken bir yandan da küfür ediyordu. Önümüzdeki arabadan Barış Alper'in çıkmasıyla hayal görmediğimi anlamış oldum. Dikiz aynasından Naz'a baktığımda o da şaşkınlıktan kaşları havalanmış bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Biz bir şey diyemeden Cem arabadan inip Barış Alper'in üstüne yürümeye başladı. Birbirlerine ettikleri küfürler denizden gelen dalga seslerinin arasından boğuk boğuk duyuluyordu. Üstümdeki şoku attığımda hızla arabadan inip birbirini hırpalayan Barış Alper ve Cem'in arasına girdim.
"Senin ne işin var burda?" dedim tüm gücümle Barış Alper'i göğsünden ittirerek.
Barış Alper bir adım bile oynamamıştı. Hâlâ arkamdaki Cem'e bakarken beni duymuyor gibiydi. Arkamı dönüp Cem'e baktığımda Naz ve Leyla ablanın da arabadan indiğini gördüm. Barış Alper de görmüş olacak ki tekrar ona döndüğümde biraz sakinleşmiş gibiydi.
"Neden mesajıma cevap vermedin?" dedi bakışlarını Cem'den bana çevirirken.
"Görmedim." dedim dürüstçe.
"Konuşmamız lazım."
"Niye?"
"Konuşmamız lazım, niyesi mi var? Gel hadi." dedi bileğimden tutarken.
"Dağdan mı indin Barış ya, ne bu hareketler?"
"Evet, dağdan indim. Bir sorun mu var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost in translation//barış alper yılmaz
Fanfiction"Ziyech'in tercümanısın yani?" "Geçen gün sorduğun sorunun cevabı olsun bu da." dedim gülerek. "Hangi soru?" "Sen kimsin demiştin ya, Ziyech'in tercümanıyım işte." "Sen kendini yaptığın işle mi betimliyorsun?" dedi kollarını önünde birleştirirken. ...