1.Bölüm

117 19 3
                                    

Violet C. Williams

Korkunç bir mide bulantısı ve baş ağrısı. Islandığımı fark edene kadar tüm hissettiğim buydu.

Bir an önce annemin yatağında otururken şimdi kendimi bir bankta oturur halde bulmuştum. Ne zaman akşam olmuştu ve buraya nasıl gelmiştim?

"Bu da ne böyle?" banktan kalkıp elbisemin eteğini düzelttim. Killian doğum günüm için bana bir şaka ayarlamış olmalıydı. Kesin annemin yatağında uyuyakalmıştım ve beni buraya getirmişti. Ağaçların birinin arkasında beni izliyor olmalıydı. Etrafıma bakındım. Killian'ı göremiyordum. Belki suç ortakları buralardadır diye etrafıma biraz daha dikkatle bakındım. Cameron, James ve Benjamin. Hiçbiri ortalıkta görünmüyordu.

Aslında ortalıkta ağaçlar ve çimenlerden başka pek bir şey görünmüyordu. Kaşlarımı çattım. Daha önce böyle bir yerde bulunduğumu hatırlamıyordum. Belki de oğlanlar benimle uğraşmak için farklı bir kaleye getirmişlerdi beni. Bugün için çok heyecanlı olduğumu biliyorlardı. Bir gıcıklık yapmaları neredeyse kaçınılmazdı. Belki biraz yürürsem annemi, babamı ya da en azından bir çalışanı bulabilirdim.

Yürüyüş yolunda yürümeye başladım. Kısa bir yürüyüşten sonra biraz ileride insanların olduğunu fark ettim. Onlara yaklaştığımda kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Pantolon giyen kadınlar vardı. Kimse elbise giymiyordu. Kocaman açılmış gözlerle giyimlerini inceledim.O sırada yanımdan geçen küçük bir kız annesinin kabanını çekiştirip beni işaret etti. Siyah saçları ve koyu renkli gözleri vardı. Üzerinde tuhaf bir ceket vardı. Erkeklerin giydiklerine benziyordu ama kızın ebatlarına göreydi ve pembe renkliydi.

"Anne, anne bak bir prenses," kızın annemin ana dilinde konuştuğunu fark ettim. Ona doğru eğilip gülümsedim ve ben de Türkçe olarak cevap verdim. Fazla kullanmadığımdan biraz aksanım vardı.

"Ah, hayır bir prenses değilim yalnızca bir leydi," kendi kendime gülerek ekledim. "Henüz," kadın bana tuhaf bir bakış attıktan sonra kızını kucağına aldı ve hızlıca yanımdan geçip uzaklaştı.

"Ne kaba," kaşlarımı çatıp kadının arkasından baktım. Yanağımda bir şey hissettiğimde gökyüzüne baktım. Yağmur hızlanmaya başlıyordu.

"Hah, tam da yağmur yağacak zaman." Yağmur sağanağa dönüşmeden bu işi bitirmeliydim. Odama gitmek ve doğum günü partime hazırlanmak istiyordum. Konuklarım çoktan gelmiş olmalılardı. Daha sonra anneme ve babama, Killian'ın bu şakayı yapmasına izin verdikleri için küsecektim. En azından balonun yerinin değişeceğini keşke bana haber verselerdi. Balo salonunu inceler hazırlıklarımı ona göre ayarlardım. Seçtiğim çiçek ve mendiller balo salonuna uyumsuz olursa ne yapardım ben? Ya getirtilmesini istediğim müzisyenler salona sığmazsa ve konuklar rahatsız olursa? Aklıma gelen şeyle kaşlarım çatıldı. Ya konuklar beni bu gündelik elbisemin içinde ıslak halde görürlerse? Ne yapacaktım? Kimseye yakalanmadan bir odaya girmeli ve hızlıca hazırlanmalıydım.

"Killian? Abi neredesin? Bu şakayı lütfen bitir artık," tekrar İngilizce olarak konuşuyordum.

"Killian?" birkaç kez adını çağırdım. İnsanlar bana tuhaf bakışlar atıyor yanımdan hızlıca geçiyorlardı. Asıl tuhaf olanlar onlardı. Giyimleri, tavırları, her şeyleri tuhaftı. Acaba doğum günüm için tutulan göstericiler olabilirler miydi? Bu tuhaf giyimlerini de açıklardı aslında. Kollarımı kendime sardım. Hava oldukça soğuktu.

"Killian, bari pelerinimi verseydin. Tanrı aşkına kasım ayındayız."

"Hanımefendi?" biri yanıma gelip İngilizce konuştuğunda ona döndüm. Genç bir kızdı. "Bir oyuncu musunuz? Fotoğraf çekilebilir miyiz?" başımı anlamayarak yana eğdim.

Kader Madalyonu: Violet (ASKIDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin