4.Bölüm

65 19 7
                                    

Kaan Yaman

"Beni takip mi ediyorsun?" kelimeler ağzımdan ben onları tutamadan döküldü.

Bu saçmalık da neydi? Bu kız neden sürekli karşıma çıkıyordu? Önce parkta sonra okulda ve şimdi de evimin önünde. Hatta direkt olarak kapımdaydı.

Fakat o da en az benim kadar şaşkın görünüyordu. Dudakları aralanmış, mavi-yeşil gözleri şaşkınlıkla irileşmiş beni inceliyordu. Daha önce açık ve dağınık gördüğüm koyu kahve saçlarını bu sefer toplamıştı.

Kıyafetlerini süzdüm. Onu daha önce gördüğüm iki seferde çok saçma bir şekilde giyinmişti. Birinde tarih öncesinden bir elbise diğerinde ise kendisine kocaman gelen saçma kıyafetler giyiyordu. Hatta yanılmıyorsam üzerinde bir bebek baskısı olan hamilelik tişörtüydü. Bir an hamile olabileceğini düşünmüştüm ama şimdi karşımda siyah dar bir kazakla durduğunda karnının dümdüz olduğunu fark ettim. Kesinlikle hamile gibi görünmüyordu. Şu anda kesinlikle evsiz gibi de görünmüyordu. O çok güzel görünüyordu.

Elinde üzerini peçete ile örttüğü bir tabak tutuyordu. Parmaklarına baktığımda geçen günkü piyano çalışını hatırladım. Duyduğum en güzel şeydi. Kapının üzerindeki küçük camdan onu çalarken izlemiştim. Öylesine dalmıştı, öylesine odaklanmıştı ki. Kapıyı açıp girsem veya ona seslensem bile beni duymayacağı kesindi. Zaten onu neden takip etmiştim ki? Bir an sebebini hatırlayamadım. Sonra kabanı çıkardığında nasıl titrediğinin hatırası zihnime doldu. Üşüyordu ve ben bir kızı üşümeye terk etmek istememiştim. Ona kabanımı tekrar ödünç vermek için peşinden gitmiştim.

İnce kaşlarını çattı. Neden kaşlarını çattı diye düşünmeye başladım. Bir şey mi söylemiştim? Şu an kesinlikle hatırlamıyordum.

"Elbette seni takip etmiyorum. Asıl sen beni takip ediyor olmalısın," kızgınca cevap verdiğinde şaşırıp kaşlarını kaldırdı.

"Ben mi?" kendimi işaret ettiğimde kararlı bir şekilde başını salladı.

"Evet."

"Haftanın 5 günü part-time işime gelip giderken geçtiğim parkta karşıma çıktın, araştırma görevlisi olarak çalıştığım okulda karşıma çıktın ve o okulda öğrenci veya çalışan olmadığını söyledin ki bu da o okulla hiçbir alakan olmadığını gösterir. Son olarak kapımda beliriverdin. Bence kesinlikle beni takip ediyorsun," parmaklarımla tek tek saymıştım. Kaşlarını daha çok çattı.

"Ben senin her akşam kullandığın parkı nerden bileyim. İngiltere'den geçen hafta geldim," sesini hafifçe yükseltmişti.

"Evet, aksanını fark ettim. Beni takip etmeye oradayken mi başladın?" sinirle ayağını yere vurdu.

"Sen kendini kim sanıyorsun?" gözleri öfkeden parlıyordu. Bir şekilde gözüme çok güzel görünmüştü. Elinde tuttuğu tabağı sıktığı gözümden kaçmadı.

"O tabak da ne?" bir an şaşırarak elindeki tabağa baktı. Sonra tabakla birlikte bir adım geri attı.

"Hiçbir şey," başımı yana eğdim. "Bu evde senden başka yaşayan yok mu?" diye sorduğunda sırıtmadan edemedim.

"Neden yalnız yaşadığımdan emin olduktan sonra beni öldürmeye mi geleceksin?" gözlerini devirdi.

"Hayır. Pişirdiğim keki hak eden birileri var mı diye merak ediyordum," şaşırma sırası bendeydi. Kaşlarım merakla havaya kalktı.

"Kek mi? Neden kek getirdin?"

"Yeni komşularıma iyi niyet göstergesi olarak. Fakat sizin gibi kaba birinin iyi niyetimi kesinlikle hak etmediğine karar verdim. O yüzden lütfen evde daha kibar başka biri varsa onu çağırın da keki verebileyim," kek yapmış. Ne tatlı. Gülümsedim. Sonra dediği şeyi algıladım.

Kader Madalyonu: Violet (ASKIDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin