(Maybe it's the providence of the universe
It just had to be that)🌙
6 yıl sonra
Jimin:22
Jungkook:20"Ah! Acıyor! Çok acıyor!" diye bağıran betaya aldırmadan pamuğu alkolle yaraya sürmeye devam ediyordu omega. "Hareket edip sızlanmayı kesmezsen daha çok acıyacak hyung."
"Kalbin yok senin... insan tek arkadaşına böyle mi davranır?" derken Hoseok dudaklarını büzmüş kendini acındırmak istermiş gibi Jimin'e bakıyordu. Omeganın ise hiçbir şey umrunda değildi. Sakince yarayı kapatacak bir bant buldu.
Beta kaşını yarmıştı. Hem de çalıştığı fırının kapısına çarparak. Çadır şimdi şifacılar hariç boş olduğundan rahatça konuşabiliyorlardı.
"Önüne bakmayı ve yürümeyi bilen bir arkadaşım olsaydı böyle davranmak zorunda kalmazdım belki de..." diye hayıflandı o da.
Arkalarından aniden bir ses geldi. "Küçükler, kavgayı kesin de eve erken gidip hazırlanın, bugün büyük gün!"
Hem Jimin hem de Hoseok bu sefer gözlerini arkalarında genişçe gülümseyen Jin'e çevirmişlerdi. Hoseok gözlerini devirdi. "Tabii senin için büyük gün. Sonunda kıymetli Namjoon'una kavuşacaksın hyung. Ama bizi ilgirendiren bir şey göremiyorum?"
Jin de betanın lafı üstüne kızaran yanaklarını eliyle gizlemeye çalışarak ikilinin yanına geldi ve Hoseok'un alnına vurdu. "Edepsiz. Benim kıymetli bir şeyim falan yok!"
Beta ise somurtarak alnını ovuştursa da, Jimin gülmesini tutamadı. O da tek kaşını kaldırarak Jin'e bakıyordu şimdi. "Her ay mektuplaştığın, onu beklediğin için sürüdeki tüm alfaları reddettiğin alfa senin için kıymetli değil yani?"
Jin'in bu sefer kulakları da kıpkırmızı olmuştu. Hoseok'a vuran elini havaya kaldırarak konuştu. "Sen de dayak istiyor olabilir misin Jimin'cim?"
Üçlü aralarında gülüşüp şakalaştıktan sonra, Jimin gerçekten de işi bittiğinden artık çıkmaya karar verdi. Hoseok da arkasından gelmişti. 'Seni evine bırakayım' diyerek. Aslında niyetinin ne olduğunu Jimin de biliyordu o da, ama ses etmedi omega.
Bugün dönüyorlardı.
"Nasılsın?" dedi beta sadece. Adımları yavaştı ikisinin de. Sözlerini de dikkatli seçtiği belliydi. Jimin arkadaşının düşünceliliği karşısında içinin ısındığını hissetti.
Nasıldı? Mutsuz. Yalan söylediği belli olmasın diye gözlerini yerdeki çakıllardan ayırmıyordu konuşurken. "İyiyim tabii ki. Uzun zaman oldu hyung."
"Biliyorum, ama ilk defa yüzyüze geleceksiniz. Bir şeyler hissediyor olmalısın." derken betanın yumuşak bakışları altında nefes alamadığını hissediyordu omega. Yine de bozuntuya vermedi. "Tabii ki çok heyecanlı değilim, hala biraz kırgınım. Ama dediğim gibi... uzun zaman oldu. Eminim yapacak daha önemli işleri vardır."
Jin'le beraber kaldıkları evinin kapısına gelmişlerdi bile. Annesi onu artık kendi hayatını yaşaması için evden zorla kovduğundan beri, kendinden yaşça büyük omegayla beraber kalıyorlardı. Ev Sağlık Çadırı'na da annesine de yakın olduğundan, işine de geliyordu omeganın. Karşısındaki arkadaşının endişeli bakışlarını daha fazla kaldıramayacağını fark ettiğinden kendini zorlayarak da olsa gülümsedi ve konuştu. "Ben iyiyim Hoseok. Endişelenme."
Beta da kafasını salladı onu onaylayarak. Zaten ne yapabilirlerdi ki? "Tamam. O zaman akşamki şenliğe geliyorsun benimle."
Jimin bu konuda ısrar edileceğini biliyordu. Tüm sürünün giden savaşçı alfa ekibinin dönüşünü dört gözle beklediğini de. Ne yazık ki kendisi de bir zamanlar o insanlar arasındayken, artık değildi. "Gelmesem daha iyi olur gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity | Jikook
Fanfictionİri kırmızı gözlü, inatçı ruhlu minik bir alfaydı Jungkook. Şirindi. O zaman ona yiyecekmiş gibi bakan bu sert gözler kimindi? omegaverse