('Cause you love me, and I love you)
🌙
Utanç.
Jimin'in sabah işe gitmeden önce aynada gördüğü yansımasına bakarken hissettiği şey tam olarak buydu.
Boynu mosmordu.
Dün akşam sanki bir rüyaydı. Gerçekten yaşanmış olduğunu idrak edemiyordu Jimin. Jungkook'un kokusunda kendini kaybedip omeganın boynuna izler bırakmış olduğu gerçeğini anlayamıyordu. Ama elini koku glandının üstündeki morluklarda gezdirirken ısınan yanaklarından, şikayetçi olmadığını da biliyordu.
Bu neydi şimdi? Ne anlama geliyordu? Neler oluyordu hiçbir fikri yoktu ama içindeki omegası alfanın ona sahiplenir gibi kokusunu bırakmış olmasına çok keyiflenmişti. Dün gece üstünden çam kokusunu yıkarken, neredeyse ağlayacaktı. Omegaları kokuyu herkese duyuracak şekilde sürüde dolaşmalarını teklif ediyordu -ki bu kabul edilemezdi.
Ve bütün bunlar yaşandıktan sonra yine Seokjin'e hediye bırakmıştı Jungkook. Jimin kafayı yiyecek gibi hissediyordu. Kendine Jungkook hakkında düşünmeyi yasakladı. Alfa sadece büyük bir kafa karışıklığıydı.
Boynuna yaz günü olmasına rağmen bir fular bağladı. Kıyafetleriyle çok alakasızdı, arkadaşlarının sorgulayacağını da biliyordu ama şu an bunu açıklamak isteyeceği en son şey falandı.
Derin bir nefes aldı, çantasını omzuna geçirdi ve kapıyı kapattı.
Uzun bir gün olacağa benziyordu.
🍃
Bugün Sağlık Çadırı diğer günlere göre çok daha boştu. O yüzden şimdi Jimin, Seokjin'le beraber arkadaki odada çay içerlerken büyük omegaya denk geldiği için mutluydu. Seokjin, Namjoon geldiğinden beri eve gelmediğinden ötürü görüşememişlerdi bile. Gülümseyerek kaşlarını kaldırdı ve konuştu. "Eee hyung... Namjoon'la nasıl gidiyor bakalım?"
Büyük omeganın hemen kulakları kızarsa da, çayı dudağına götürürken umrunda değilmiş gibi davranmaya çalışıyordu. "Yani... kocaman beyni yokmuşcasına sakarlıktan sürekli düşüp orasını burasını yarıyor olsa da, iyi biri..."
Jimin diğerinin utandığını bilse de, gülümsemesini genişletirken o da çayından bir yudum aldı. "Sadece iyi, öyle mi? Sadece iyi biriyse bir haftadır neden evde yoksun acaba?"
"Hey!" diye bağırırken Seokjin kenardaki havlulardan birini diğer omegaya fırlatıyordu şimdi. Jimin kaçınsa da kahkahası küçük odada yankılanıyordu. "Büyüklerine saygı nerede! Hem ben geceleri eve geliyorum bir kere!"
Jimin dudaklarını gülmemek için ısırdı ve bakışlarını elindeki fincana çevirirken konuştu. "Hm... eminim geliyorsundur."
"Sen dayak istiyorsun. İstediğini söyleseydin ya Jimin'cim? Neden uğraştırıyorsun ikimizi de?" derken Seokjin şimdi ayağa kalkmış, ellerini önünde birleştirmiş omegaya bakarken korkutucu olmaya başlamıştı. Jimin gülerek kalkıp büyük omegaya sarıldı ve onu tekrar yerine sürüklerken konuştu. "Tamam tamam... uğraşmayacağım sizinle özür dilerim Seokjin bey..."
Şimdi ikisi de tekrardan yerlerine oturmuş, gülerek çaylarını yudumlarlarken Seokjin konuştu. "Ama bugün gerçekten geleceğim. Evimizi özledim."
Jimin de kaşını kaldırdı. "Ve kıyafetlerin bitti."
Seokjin de derin bir iç çekse de cevapladı diğerini. "Ve kıyafetlerim bitti."
Birden ama karşısındaki omega dikleşmişti şimdi. Gözleri başka bir şekilde parlıyordu Jimin'e bakarken. Kaşlarını kaldırdı ve sordu. "Ee Jimin? Sende neler var? Kulağıma geliyor bir şeyler?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity | Jikook
Fanficİri kırmızı gözlü, inatçı ruhlu minik bir alfaydı Jungkook. Şirindi. O zaman ona yiyecekmiş gibi bakan bu sert gözler kimindi? omegaverse