(You are me, I am you)
🌙
"Yıllardır peşine olan kimseyi de görmüyorum Jimin, artık şu nazı bıraksan mı?"
Jimin arkasındaki alfayı çok iyi tanıyordu. Hanbin, yıllardır ona rahat vermiyordu. "Başka biriyle daha mutlu olursun Hanbin."
Arkasındaki alfanın öfke problemleri de olduğundan şimdi huzurlu ve yoğun olan Sağlık Çadırı'nda problem çıkarmak istemiyordu. Bu yüzden elindeki otları düzenlemeye devam etti derin bir nefes alarak.
"Çiftleşme Törenleri'nin başlamasına bir ay kaldı. Sen de artık yirmi iki yaşına geldin, çoktan en güzel yılların geride kaldı. Seninle mühürlenmek isteyen kimse de yok zaten. O yüzden artık nazı kes." derken Hanbin'in sözlerinin her biri bir bıçak yarası gibiydi. Alfanın dediklerinin acımasız olduğu kadar doğruluk payı da vardı. Jimin hiçbir zaman mühürlenemeyecelti. Bunu biliyordu.
Bir 'Park' olduğu, bir hainin oğlu olduğu sürece kimse onunla mühürlenmek istemezdi. Bu gerçek çoktan kabullendiği bir şeydi omeganın. O yüzden her ne kadar alfanın sözleri acıtsa da, umursamamaya çalıştı.
Kolunun tutulduğunu ve önüne dönmeye zorlandığını hissettiğinde gözleri, ona sinirli bir şekilde bakan alfayla buluştu. "Sadece benimle yat diyorum, ikimiz için de eğlenceli olur işte. Neden bu kadar inat ediyorsun?"
Sert sözler kulaklarıyla buluştuğunda, artık sabrı tükenmişti. Olay çıkarmak pahasına da olsa tam tüm gücüyle alfayı üstünden itecekti ki, önündeki adamın arkadaşlarından biri ondan önce sertçe geriye çekti. Bir betaydı bu. "Sen çıldırdın mı Hanbin? O geldikten sonra yapmayacağım demiştin!"
Jimin sözlere anlam veremese de geri alfanın kolunu tutan elinden kurtulmanın verdiği rahatlıkla geri çekildi ve içeri, Seokjin'in olduğu yere doğru ilerledi hızlıca. Hemen bu ortamdan kurtulmak istiyordu.
İçeride diğer omeganın endişeli bir şekilde 'Bir şey mi oldu?' demelerine aldırış etmeden sadece oturdu ve biraz nefes aldı. Hanbin'le yıllardır uğraşıyordu, alfa her zamankinden daha itici ve kırıcı değildi. Buna alışıktı. O yüzden şu an gözlerinin akmasına izin vermediği gözyaşlarıyla yanmasına anlam veremiyordu. Seokjin'in getirdiği sudan büyük bir yudum aldı.
On dakika sonra ancak çıkabilmişti arka taraftan. Hanbin ve onu dışarı sürükleyen arkadaşından iz yoktu. Derin bir nefes aldı ve çadıra gelen diğer hastalarla ilgilenmeye devam etti.
🍃
"Bir ay kaldı! Aman tanrım bir ay ve benim HALA hiçbir umudum yok." derken Hoseok şimdi kiraz ağacının altında, başını Jimin'in bacaklarına koymuş yatıyordu. Omega arkadaşına gülümsedi. "O elindeki eriği oturup yemezsen çekirdeği boğazına takılacak."
Lafının üzerine Hoseok şimdi kafasını kaldırmış, o da Jimin gibi sırtını minik tepenin üstündeki kiraz ağacına dayamış, elindeki eriği ısırıyordu. "Yani, bunca zamandır hala bekar olmam yetmiyormuş gibi, bir seneyi daha boş geçireceğim! Tanrım, günahım neydi? Neydi günahım, söyle Jimin."
Omega arkadaşının Çiftleşme Töreni'yle ilgili otuzuncu ağlanmasını dinlerken, mucizevi bir şekilde hala sıkılmamıştı. "Eminim çok yakışıklı biriyle kısa zamanda tanışıp çok mutlu olacaksın Hoseok."
Beta büzülmüş dudağı ve umut dolu gözleriyle omegaya bakarken konuştu. "Gerçekten öyle mi düşünüyorsun, gerçekten tanışacak mıyım?"
Jimin gülümseyerek kafasını salladı ve konuştu. "Tabii ki! Senden iyisini mi bulacaklar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity | Jikook
Fanfictionİri kırmızı gözlü, inatçı ruhlu minik bir alfaydı Jungkook. Şirindi. O zaman ona yiyecekmiş gibi bakan bu sert gözler kimindi? omegaverse