(The whole world is different from yesterday)
🌙
Yapmaması gerektiğini biliyordu Jimin. Şu ana kadar iyilik yapmaya çalıştığı her zaman hep bir şekilde buna pişman olduğunu biliyordu. Ama kendine engel olamıyordu işte.
Her ne kadar o bu sene artık okula gitmese de, okul açılalı bir hafta olmuştu. Ve Jimin tepenin altındaki evde yapayalnız kalmış alfa çocuğun bir kere bile evden çıkıp gittiğini görmemişti.
Evet, her sabah okula gidilecek saatte kalkıp, parmak ucuyla tepenin kenarına gelip çocuğun evini gözlemesi garipti. Bunu kabul ediyordu ama ister istemez endişelenmişti. Özellikle "arkadaşları"nın dediklerini duyduktan sonra, kendine engel olamamıştı işte.
Üstelik havalar da soğumaya başladığı ve artık bahçesiyle uğraşmasına gerek kalmadığı için boş vakti de artmıştı.
Baş Alfa Jeon'un kırmızı gözlü oğlu, annesi öldüğünden beri o zor ayakta duran kulübeden çıkmıyordu. Jimin onun gerçekten orada olduğundan bile, gece yanan küçük bir mum ışığının alevinden dolayı emindi.
Çocuğun okula gitmediğini fark edince, annesine yardım etmek için örmeye başladığı atkıları normalde her zaman yaslandığı kiraz ağacının orada değil de, tepenin aşağısındaki evi görebileceği bir yerde örmeye başlamıştı. Gözleri eski evin üstünden pek ayrılmıyordu. Sadece iyi olduğunu görmeye ihtiyacı vardı.
Ama çocuk hiç dışarı çıkmıyordu.
Arada bir kapısına Jimin'in Baş Alfa için çalıştığını tanıdığı birileri gelip yiyecekler ve para gibi şeyler getiriyorlardı ama çocuk kapıyı bile açmıyordu. Ne kadar ısrar etseler de, kapıda dursalar da açmıyordu. Onlar da en sonunda elindekileri kapısına bırakıp gidiyorlardı. (Üstelik Jimin'e sorarsanız yeni öksüz kalmış bir çocuğun kapısında yirmi dakika beklemek, yeterli değildi.)
Baş Alfa'nın da hiç gelmediğini fark etmişti ister istemez. Bir kere bile görmemişti onu Jimin.
'İnsan kendi oğlunu görmeye gelmez mi?' diye düşünmekten kendini alıkoyamamıştı. İşte kendi babası bile çocuk hakkında endişelenmediği için Jimin daha çok endişeleniyordu.
Kapısına bırakılanlar konusunda ise bunca süre boyunca henüz kapıyı açıp, dışarıdakileri içeri aldığını bile görmemişti omega ama bir sonraki gün olduğunda, küçük alfanın kapısının önü boş oluyordu. Kimse görmezken ancak açabiliyordu yani kapıyı.
Bu yüzden bir hafta boyunca bu döngü tekrarlandıktan sonra, Jimin artık dayanamadı.
Ve annesiyle beraber yaptıkları kurabiyeye biraz daha un ekledi.
Tepenin dibindeki çocuğa çok üzüldüğünü annesine söylemiş olsa da, annesi o çocuktan uzak durmasını tembih etmişti Jimin'e yorgun ve üzgün gözlerle. Onun da üzüldüğü belliydi ama kendini geri tutuyordu. Sözleri ise tam olarak şunlardı. "En son Baş Alfa'ya ve ona ait olanlara çok yaklaştığımızda başımıza gelenleri hatırlıyorsun değil mi, güzel oğlum?"
Jimin hatırlıyordu ama dayanamıyordu.
Annesi uyuduktan sonra zencefilli kurabiyelerden dört beş tanesini kenara ayırdı ve bulduğu temiz bir bezle güzelce sardı. Herhangi bir kaba koyması mümkün değildi. Bir kabın gittiğini annesi saniyesinde anlardı. O yüzden bez iş görmek durumundaydı.
Küçük çocuğun kapısına koyulanları da zaten hep gece aldığını biliyordu, o yüzden aşırı sessiz olmaya çalışırken üstüne giydiği montuyla beraber dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity | Jikook
Fanfictionİri kırmızı gözlü, inatçı ruhlu minik bir alfaydı Jungkook. Şirindi. O zaman ona yiyecekmiş gibi bakan bu sert gözler kimindi? omegaverse