¹⁴

502 105 149
                                    

(Without missing a single thing)

🌙

"Bak, yine sana bakıyor. Dedim sana her akşam gözünü senden bir saniye çekmiyor, Jimin!" diye fısıldarken, Hoseok aynı zamanda arkadaşının kafasını kaldırmak için dirseğiyle dürtmüştü. Ama nafileydi, Park Jimin kafasını kaldırmayacaktı.

Başka bir omegaya hediyeler bırakan, onun kalbini kıran adamla hiçbir ilişkisi olsun istemiyordu.

Çiftleşme Törenleri'nin başlangıcından beri 5 gün geçmişti. Ve her gece Jimin, büyük omegayla paylaştıkları evin kapısında Jungkook'tan gelen birbirinden gösterişli hediyeler bulmuştu.

Doğrusunu söylemek gerekirse ilk iki gün zor geçmişti. O kadar üzülmüştü ki, işe bile gitmemişti.

Jungkook'u hep bir çocukluk arkadaşı gibi düşünse de, demek ki içinde bir yerlerde alfanın 'seni mühürleyeceğim' sözüne inanmıştı. Kendi bile fark etmemişti ama olan şey buydu işte. Bu yüzden Seokjin'e gelen hediyelerini kabullenmek canını çok acıtmıştı.

Ama artık toparlamış sayılırdı. Sonuçta Jimin, bu yaşına kadar kendi başına gelmişti, nispeten de mutlu bir hayatı vardı. Hep özendiği çocuklu hayat onun nasibi değildi demek ki. Zaten çok uçuk bir umuttu, artık tamamen tükenmişti.

Her ne kadar, omega sonunda biraz kafasını toparlayabilmiş, Jungkook'un varlığına ve iletişimsizliklerine alışmaya başlamış olsa da, alfa şu son günlerde hayatını zorlaştırıyordu.

Son üç gündür her akşam yemeğinde gözlerini Jimin'den ayırmıyordu. Omega, açıkcası Jungkook'un derdi ne hiç bilmiyordu ve bakışlarını görmezden gelme konusunda da başarılı olduğunu düşünüyordu ama asıl sinirini bozan şey, etraflarındaki insanların konuşmaya başlamasıydı.

Sürüdekiler, Baş Alfa'nın gözde oğlunun her gece Jimin'i izlemesinden ötürü ikisi arasında bir şey olduğuna inanmış gibilerdi ve bu Jimin'in canını çok sıkıyordu.

Daha bugün sabah Sağlık Çadırı'nda bile, gayet sağlıklı iki omega genç kız öksürük taklidi yaparak özellikle Jimin'i çağırmışlar, omega onları muayene ederken de Jungkook'la aranızda ne var gibi saçma sorular sormuşlardı. Saçmaydı tüm bunlar, o kadar saçmaydı ki Jimin'in sinirden gülesi geliyordu. Aralarında o kadar hiçbir şey yoktu ki. Jungkook'un derdi neydi de ona bakıp duruyordu anlamıyordu. Zaten alfayı düşünmemek için çaba harcaması gerekiyorken, etrafındakilerin imalı bakışları hiç ama hiç yardımcı olmuyordu.

Seokjin'e Jungkook'un hediyelerini söylese de, aynı Jimin'in tahmin ettiği gibi büyük omeganın hiç umrunda bile olmamıştı. Sadece Namjoon'a ayrılmıştı kalbi ve başkasını görmüyordu bile. Acımasızdı.

Ama hiçbir şey Jimin'in sinirlerini bu altıncı gün akşamında yaşananlar kadar hoplatmamıştı.

Hoseok yemeğini yerken birden duraksadı ve hayret içinde konuştu. "Aman tanrım, Jimin... inanamıyorum şu an."

Jimin kafasını arkadaşına çevirip sorgulayan gözlerle ona baksa da, betanın gözleri Jungkook'un oturduğunu bildiği yöndeydi. Bakmayacaktı. Sakince sordu. "Ne oldu?"

Hoseok bu sefer gözlerini Jimin'e çevirdiğinde, omega etrafındaki insanların da kafalarını ona doğru çevirdiğini gördü. İşte şimdi biraz rahatsız olmaya başlamıştı. Ne oluyordu cidden?

Arkadaşı beta kafasıyla Jungkook'un olduğu yönü işaret edince, Jimin artık yenilgiyi kabul etmeye karar verdi. Mecburen bakacaktı. Neydi bu herkesi şoka uğratıp kafaları ona çevirten şey?

Serendipity | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin