¹²

458 101 163
                                    

(When you see me, when you touch me)

🌙

"Bu gülüş de ne? Sonunda bıraktın galiba hediyeni, ha büyük alfa?" derken Taehyung kolunu yanındaki alfanın omzuna sarıp diğerini kendine doğru çekerken kendisi de sırıtıyordu. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ama ikisi de ilgilendiklerine en güzel hediyeyi bulmak için geçe kalmışlardı. Jungkook, Taehyung'un beline dirseğiyle vururken hala gülümsüyordu ama.

Taehyung geri çekildi ve ters yürüyerek önündekinin önüne geçti. Vücudu yakaladığı geyikten ötürü kanla kaplanmıştı ama umrunda değildi. Gözüne kestirdiği şirin betanın beğeneceğini biliyordu. "Ne avladın? Seni kaybettim ormanda."

Diğeriyle beraber çeşmelere gelmişlerdi bile. Jungkook omuzlarını dikleştirdi, çenesini kaldırdı ve gözlerinde gururlu bir bakışla konuştu. "Kahverengi dağ ayısı."

Vay, işte Taehyung buna şaşırmıştı. Çeşmedeki soğuk suyla kollarını yıkarken şaşkınlıkla havaya kalkmış kaşlarıyla alfaya döndü. "Nasıl tek başına ayı avlamış olabilirsin? Manyak mısın oğlum?"

Jungkook hala gülümsüyordu sessizce kollarını yıkarken. Çam kokusu bile ferahlaşmış, hafiflemişti havada. Taehyung karşısındakinin hali karşısında kahkaha atacaktı neredeyse.

Sevdiği omegaya getirebildiği inanılmaz hediyeden dolayı bulutların üstündeydi. Bu kocaman, ayı avcısı, tek eliyle alfa savuran güçlü ve korkutucu adamın kalbi minicik bir omeganın elindeydi işte. Çok komikti. Taehyung da elinden geldiğince dalga geçtiğinden emin oluyordu. Kollarını yıkamayı bitirip üstündeki kanlı tişörtü çıkarırken konuştu. "Ee? Ne tepki verdi çok değerli Jimin'in?"

Çıkardığı tişörtü elinde tutarken Jungkook şimdi duraksamıştı. Çeşmeden çekilip tekrardan dikleşirken konuştu. "Ne tepki verdiğini görmememiz gerekiyor sanıyordum? Bırakıp gitmeyecek miydik?"

Taehyung gülmesini bastırmak için alt dudağını hafifçe ısırdı. Jungkook'un görüntüsünün aksine ne kadar saf bir adam olduğunu bilen tek kişi olmanın huzuru vardı içinde. "Tabii! Ama kuralları esnetip uzak bir köşeye saklayıp bekleyebilirdin de. Ben Hoseok'un çığlığını duyana kadar ayrılmadım kapısından mesela."

Beta gerçekten çok tatlıydı. Kapıyı açıp kocaman geyiği görünce yerine zıplamış ve ellerini çırpmıştı kendi kendine. Taehyung'un yüzünde sımsıcak bir gülümseme oluşturmuştu.

Her zaman biraz çapkın olmuştu ama bu betanın saflığı ve gözlerinin parlayışı ona başka şeyler hissettirmeye başlamıştı bile. Çiftleşme Koşu'sunu beklemek zor olacaktı.

Jungkook ise Taehyung'un sözlerinden büyük ihtimalle etkilenmiş, 'neden beklemedim ki' diye kendini yiyip bitirerek yere bakıyordu şimdi. Çam kokusu bile sönmüştü. Tanrım, Jimin söz konusu olduğunda Jungkook için dünyaların durması hep aynıydı.

Arkadaşına daha fazla eziyet etmemesi gerektiğini bildiğinden, elini Jungkook'un omzuna attı ve konuştu. "Boşversene! Artık Jimin'e hediyeni de verdiğine göre senin kalın kafalı hareketlerine rağmen onunla mühürlenmek istediğini anlamıştır. Büyük ihtimalle antrenmanlara seni izlemeye falan da gelir. Böylece ben de Jimin'i göremediğin günlerdeki asık suratını çekmek zorunda kalmam, ha?"

Jungkook kafasını yerden kaldırıp kırmızı gözlerini Taehyung'a sabitledi. "Hyung."

Diğer alfa anlamamıştı. Kafasını yana eğerken konuştu. "Ne?"

Jungkook gözlerini ayırmadan konuşmaya devam etti. "Hyung diyeceksin. Jimin, hyung denmesini istiyor."

Taehyung gözlerini devirmemek için kendini zorlayıp derin ve gergin bir sırıtışla elini alfanın omzundan çekerken, duydukları şok edici değildi. Ama biliyordu ki Jimin konusunda Jungkook aşırı korkunçlaşabiliyordu o yüzden sakince kafasını salladı. "Tabii, Jimin hyung. Tamamdır!"

Serendipity | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin