six | because i haven't got one anymore

110 22 25
                                    

İdare etti. Beklediğinden de iyi idare etti. Neredeyse kendini göremeden de yaşamaya devam edebileceğine ikna edecek kadar iyiydi. Dakika başına bir adım atarak kaplumbağa hızında hareket etse de düşmedi; salondaki pisliği temizledi, koltuktan yükselen kurumuş kan kokusu yüzünden burnunu kırıştırarak yastıkların kılıfını yıkamaya attı. Mikrodalgada dondurulmuş pizza ısıttı. Stiles sözünü dinleyip kimseyi yardıma göndermemişti ama Derek oldukça iyi idare etmişti. Başındaki yarık hâlâ kapanmamış, kanaması da tam olarak durmamış olsa da, kan artık ensesinden içeri akmıyordu. Eliyle dokunursa biraz ıslaklık hissediyordu ama hepsi buydu ve bununla yaşayabilirdi.

Saatin durumunu ormanı dinleyerek anlıyordu. Sabah kuş cıvıltılarına uyanmış, öğle vaktinin geldiğini hayal meyal duyduğu şehir gürültülerinin yoğunluğundan anlamıştı. Artık akşam olmaya başlıyordu ve Derek kurutucudaki kılıfları çıkarıp ----kan lekelerinin çıkıp çıkmadığını bilmiyordu ama koku yoktu---- yastıklara geçirmeye giderken araba yolundaki gürültüye kulak kesildi. Başlangıçta arabanın sesi ona yabancı geldi; Scott'ın motoru ya da Lydia'nın arabası değildi. Stiles'ın jipinin hırıltılı sesini karıştırması da mümkün değildi. Salonun ortasında durup bunun bir tehlike olup olmadığına karar vermeye çalışırken motor sesinin arasından tanıdık bir ses duydu.

"Lanet olsun," diyordu Stiles Stilinski. Bir şey onu çok kızdırmışa benziyordu. "Lanet olsun! Sana da arabana da lanet olsun Sam!" Derek'in burnuna yanık plastik kokuları gelirken Stiles küfretmeye devam etti ve arabanın kapısının çarpıldığını duydu. Anahtar şıngırtıları arasında oğlan ayaklarını vura vura ön kapıya yaklaştı. Derek çatık kaşlarla yumruklanan kapıya giderken Stiles'ın burada ne aradığını ve neden öfkeli olduğunu merak etti. Burnundan soluğunu duyabiliyordu. Kapının açıldığını görünce hahladı. "Nihayet! Acele etmeseydin koca oğlan, ben dağ aslanları ya da şu kana susamış alfalar gelene kadar beklerdim. İsa aşkına, çekil ----yastık kılıfı mı o? Ne! Çamaşır mı yıkıyordun? Aman Tanrım, Derek! Sende obsesiflik seziyorum----"

"Biraz nefes alıp burada ne halt ettiğini söylemek ister misin?" Derek dişlerinin arasından çıkışırken kapıyı oğlanın arkasından kapattı. Kalem, mürekkep, yapıştırıcı, kitap, sakız ve dezenfektan kokusu alıyordu. Gözlerini kırpıştırıp karanlığın arasından Stiles'ı görebilmeyi umdu ama görüşü hâlâ geri gelmemişti. Burun delikleri öfkeyle genişlerken elini duvara sürterek Stiles'ı salona kadar takip etti. Her ne taşıyorsa gürültüyle masaya bırakan Stiles sesli bir şekilde nefesini üfledi. Derek birbirine sürtünen kağıtları duydu, havayı lezzetli bir koku kapladı. "Ne bok oluyor?"

Stiles ellerini çırptı. "Harika! Jambonlu peynirli sandviç getirdim çünkü çalışırken zihnimi açacak tatlara ihtiyacım var ve yemek yapamayacağıma ve sen de yemek yapamadığına göre gelirken almam gerektiğine karar verdim. Sevip sevmemen umurumda değil, senin hakkını de yerim hiç sorun değil. Gelecek hafta lanet bir kimya sınavım var ve bil bakalım kim hiç çalışmadı? Bingo! Doğru cevap Stiles Stilinski sevgili izleyiciler---- uh, ah, şey evet neden burada olduğuma geliyordum, sakin ol adamım. Ee, bilirsin senin bütün betaların Scott'ın evinde olduğu için ve ben de oraya gidemediğim için ve Lydia da benimle çalışmayı kabul etmediği için ----çok konuşuyormuşum, inanabiliyor musun?--- ben de sessizlik içinde ders çalışabileceğim bir yer arıyordum. Sonuç olarak burdayım. Kimyadan anlar mısın? İnan bana ben hiç anlamıyorum ama uygulamalı kısmında oldukça iyiyim, bir şeyleri patlatmak benim işim. O yüzden evini biraz ödünç alacağım büyük korkutucu alfa dostum, tamam?"

Üstüne fırlatılan kelimelerle ne yapacağını bilemedi. Yüce İsa. Stiles her zaman böyle çok mu konuşuyordu? Derek ona iki gün boyunca maruz kalınca baş ağrısı çekmeye başlamıştı. Bu bir kâbus olmalıydı. Konuşurken oğlanın nefesi de tükenmiyordu ilginç bir şekilde. Stiles onu hazırlıksız yakalayıp aşağı çekince kanepeye devrildi. Orta sehpadaki hışırtıları dinlerken şaşkınlığını bastırmaya çalışarak "Evine gitmeyi hiç düşündün mü?" diye sorguladı. "Sadece bir soru." Madem Lydia ve Scott bir seçenek değildi aptal insan neden kendi evine gitmiyordu da Derek'in huzurlu sessizliğini bozuyordu?

there is a light that never goes out | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin