twelve | because it's not my home

98 24 104
                                    

Dişlerini etine geçiren problemler puslu bir görüntüden öteye gidemiyordu. Kafasının içi Isaac'in zihniyle doluydu: Babası tarafından istismar edilmiş, sevgisizlik ve ihmalle yetişmiş, vazo kırdığı için bir dondurucunun içine hapsedilmiş, dövülmüş, dışlanmış, görmezden gelinmiş, yapayalnız kalmış ve kendini öldürmenin eşiğine gelmiş aptal veledin zihniyle.

Derek ne düşünmesi gerektiğine karar veremiyordu çünkü kahrolasıca çocuğun hayatı öyle keder doluydu ki----- kendi sikik hayatına rağmen hem de. Öte yandan onu dehşete düşüren, panikleten ya da sarsan şey Isaac'in üzücü geçmişi değildi, hayır; Derek Hale bununla sarsılabilecek kadar zayıf değildi. Diğer taraftan, Isaac'in zihninde kendini görmeye hazırlıksız yakalanmıştı. Bütün çıplaklığıyla, kendini bir başkasının gözünden görmek ürkütücüydü. Isaac bunları gördüğünün farkında mıydı bilmiyordu ama ağzını açarsa kelimelerin çıkmayacağı konusunda ciddi tereddütleri vardı. Siktir, hem de koskocaman bir siktir. Derek bunu yapamazdı.

Lanet velet onu ailesi olarak görüyordu. Abisi. Babası. Kahrolasıca hayatı boyunca ona kahrolasıca sevgiyi vermesi gereken kahrolasıca yetişkinler yerine koyuyordu Derek'i. Ve işin ilginç yanı, bu kötü bir anı değildi. Hayır. Bunlar Isaac'in zihnindeki parlak anlardı: Derek ona ısırığı teklif ediyor. Derek onu evine alıyor. Derek onu dolunayda sakinleştiriyor. Derek ona yemek yapıyor. Derek ona bir oda veriyor. Derek kâbuslarından uyandığında onunla konuşuyor. Derek ona meyveli şeker veriyor. Isaac bunları toz pembe renginde bir çerçevenin ardından görür gibiydi. Derek de onun gözünden görmüştü.

Aklını kaçırıyordu. Bunu yapamazdı. Tanrım... Derek yıllarını ormanda saklanarak geçiren manyağın tekiydi ve bir noktadan sonra kuşlarla ve ağaçlarla ve diğer bütün yabani hayatla konuşmaya başlamıştı ve ----siktir siktir siktir----- bunun normal olan hiçbir yanının olmamasının yanında ---siktir----- Derek uzun zamandır yapayalnızdı ve ----siktir---- bir ailenin parçası olmanın ya da abilik yapmanın nasıl bir şey olduğunu -----siktir----- hiç hatırlamıyordu. Şeffaf bir bakış açısıyla itiraf etmesi gerekirse hayatı yangından sonra durmuştu ve Derek hâlâ on altı yaşında, ne halt yediğinden hiçbir fikri olmayan aptal bir ergendi çünkü sonrasında geçirdiği onca yalnız zamanda kimse ona ne yapması gerektiğini öğretmemişti. Hayat tecrübesi yarımdı. Eksikti. Sorumsuzdu. Kötü kararlar alıyordu. Berbat kararlar. Zavallı bir öğrenciyi zavallı hayatından çekip alma vaadiyle ısırıp daha da zavallı bir hayata hapsetmek gibi berbat kararlar ve zavallı öğrenci o kadar çaresizdi ki onu kurtarıcı olarak görüyordu. İstediği buydu. Değil mi? Üç ergeni ısırırken Derek tam da bunu hayal etmiyor muydu? Onu sevecek, ona saygı duyacak, ona güvenecek, onun yanında duracak birilerine sahip olmayı, bir aileye sahip olmayı hayal etmiyor muydu? Siktir. Elbette ediyordu ama söz konusu ergenlerin onu tam olarak nasıl gördüğünü, kendisi hakkında ne hissettiklerini hiç bu kadar... yalın bir hâlde görmemişti. Isaac'in sevgisi çiğ, saf ve ilkeldi. Yenidoğan bir ceylan yavrusu gibi kırılgandı ve Derek'e tutunuyordu. Derek bunu yapamazdı. Bunu yapamayacak kadar kırık döküktü.

Peter kanepeden -----neden orada oturduğuna bir türlü anlam veremiyordu---- başını uzatıp "Kulaklarım yanıyor Derek," diye seslendi memnuniyetsizce. "Sorun her neyse ya ağzını açıp konuş ya da gidip bir çöplükte kendi kendine işkence et çünkü burada bazılarımızın aşırı hassas kulakları var ve kalbin davullar gibi ses----" Derek'in kırmızı gözleri şimşek gibi belirip kaybolunca göz devirdi. "----çıkarıyor. Sakin ol sevgili yeğenim. Elbette istediğini yapabilirsin. Senin evin sonuçta."

Kollarını göğsünde bağlayarak kahvesini mutfak tezgâhında soğumaya terk etti. Kanepenin yanına gelip amcasına tepeden bakarken başını yana yatırdı. "Benim evim, doğru. Neden salonumu işgal ettiğin gizemini koruyor."

there is a light that never goes out | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin