Derek görüşünün geri geldiğini, pencereden içeri giren farların ışığıyla fark etti ve bu onu hem rahatlattı hem de nefret ettiği bir huzursuzlukla doldurdu. Puslu, tül bir perdenin arkasından bakıyormuş gibi hissediyordu ama hiç olmazsa bu iyileşme belirtisiydi ve şimdilik bununla yetinebilirdi. Öte yandan gelenin Stiles olduğunu bilmek bu rahatlığı ezip geçerek yerini huzursuzlukla dolduruyordu çünkü daha bu sabah, gün yeni yeni ayarken, Derek gözlerini Stiles Stilinski'nin yanında açmıştı. Bir noktada içi geçmiş olmalıydı ve kahretsin ki devrilmişti ve kendisine yaslanan Stiles da doğal olarak onunla birlikte devrilmiş olmalıydı. Göremiyor olsa da oğlanın nefesini yüzünde hissetmek neler olduğunu anlamasına yetmişti.
İtiraf etmekten nefret ediyordu ama paniklemişti. Derek Hale başına çok büyük dertler açan bir özelliğe sahipti; bir kurtadamdı. Bu da bütün hayatının panik yaratacak olaylarla dolu olmasını normalleştiriyordu ama hey, alfa sürüsü yüzünden paniklemek başkaydı ------hiperaktif bir insan yüzünden paniklemekse saçma. Derek saçmalıklardan nefret ediyordu, hele ki bunu kendi yapıyorsa. Ve iyice saçmalamaya başlamıştı. Ne olmuş yani Stiles o sabah yanında uzanmış ve banyosunda dişini fırçalamışsa ve şimdi de okuldan çıkıp yeniden Derek'in yanına gelmişse? Eh, ona kalsa hiçbir bok olduğu yoktu. Öte yandan içindeki kurt aptal kuyruğunu deli gibi sallıyordu ve Derek'i hasta ediyordu.
Stiles veranda basamaklarını çıkarken daha da çok gerildi çünkü her şeyden öte, insanın yüzünü görmeye hazır değildi. Yüzünü görmeden sadece sesini duymak, kokusunu almak, hareketlerini hissetmek bile dengesini bozuyordu. Bir de yüzünü görünce ne yapacaktı? Stiles Stilinski'yi bir yılı aşkındır tanıyordu ve emin olduğu tek bir şey varsa insan çocuktan nefret ediyordu; onun da Derek'ten nefret ettiği gibi. Onlar böyleydi. Birbirlerinden nefret eder, başları sıkıştığında birbirlerine ihtiyaç duydukları için ----yani sırf mecburiyetten---- diğerinin hayatını kurtarırlardı. Bu hep böyle olmuştu. Hep böyle olacaktı.
Değil mi?
Nedense Derek artık eskisi kadar emin değildi. Sabah kendini uyuyan Stiles'ın nefes alış verişini dinleyerek etrafı toparlarken bulmuştu ve ritme öyle kaptırmıştı ki kendini, sonunda kendini odasına kapatmak zorunda kalmıştı. Böylece oğlanı duymayacaktı. Dinlemeyi bırakacaktı. Stiles uyanana kadar da bunu başarmıştı. Sonra oğlan bağırmaya, öfke krizleri geçirmeye başlamıştı ve Derek suçluluk duymadan edememişti -----pekâlâ oğlanı uyandırabilirdi. O kadar da piçin teki değildi. Alt kattan "orospu çocuğu" benzeri küfürleri duyduğunda bunun kendisine hitaben söylendiğini biliyordu ama Stiles'ı uyandırması gerektiğini düşünemeyecek kadar aklı karışıktı. Ama her nasılsa oğlanın banyoda attığı çığlıkları duyduğunda mutfak tezgahında duran çantaya bir paket sandviç atmayı akıl edebilmişti. Vay canına. Gerçekten mi Derek?
İşte bu bütün nedenlerden dolayı, Stiles'ı görmek istemiyordu. Hele şimdi, siktir, kesinlikle istemiyordu. Ama daha bunu düşünürken bile kalbinin göğüs kafesini sarstığını hissedebiliyordu çünkü Stiles kapıyı çalıyordu ve Derek günler sonra ilk kez insanın yüzünü görecekti. Zihni alarm çanları çalıp açmamasını söylese de bedenine söz geçiremedi ve kendini kapıyı açarken buldu. Ve yine koca bir lanet olsun ki Stiles tam karşısındaydı.
Gözleri uzun zamandır su içmemiş birinin kana kana su içmesi gibi ihtiyaçla oğlanın üstünde dolaştı. Çok saçmaydı. Stiles her zamankinden farklı görünmüyordu ----hatırladığından hiç farklı değildi üstelik. Belki saçı biraz uzamıştı, hah? Geri kalan her şey tam da olması gerektiği gibiydi; aynıydı. Ama Derek her şeyin farklı olduğunu hissetti. Stiles'ın gözleri daha parlak bir kahverengiydi ----bir kaşık balı andırıyordu---- ve doğuştan tanrının bir lütfu olan kaydırak burnu eskisinden daha hoş duruyordu. Üstelik dudakları daha dolgun, daha biçimliydi; saçları alın çizgisinden yükselen dağınık bir bütün oluşturuyor ve her nasılsa dağınık olmaları onları daha da hoş gösteriyordu. Ve bunların ardında yüzünün ve boynunun her yanını kaplayan, fırçadan rastgele sıçramış gibi görünen dağınık benler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
there is a light that never goes out | sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF/STEREK FANFICTION Geride bıraktıkları bir yılda, garip olarak adlandırılabilecek çok fazla olay yaşanmıştı. Burası Beacon Hills'ti sonuçta. Her an bir ağacın arkasından dağ aslanı ---aslında kurt olan bir dağ aslanı ama yetkililerin bunu b...