two | where there's music and there's people

160 34 53
                                    

Bütün hayatı boyunca insanların onlardan korkmasına öyle alışmıştı ki korkunun kokusu ona her şeyden daha tanıdık geliyordu. İnsanlar onları gördüğünde korkar, çekinir, on adım geri gider, arkalarına bakmadan kaçardı. Belki de bu yüzden Derek, Stiles'tan da aynısını yapmasını beklemişti ama unuttuğu şey, oğlanın ne kadar inatçı ve tehlike bilmez olduğuydu.

Peter -aptal amcası- gidip Scott'ı ısırmaya karar verdiğinde Derek işlerin bu noktaya geleceğini bilmiyordu. Tahmin edemiyordu. Ama bunun için onu kim suçlayabilirdi? Hiç kimse bir avuç ergene bakıcılık yapmak zorunda kalacağını, dolunayda sevgilisini parçalamasın diye Scott McCall'ı takip etmesi gerekeceğini ya da kasabaya dehşet saçan yaratığın amcası olduğunu öğrenince öz amcasını öldüreceğini önceden tahmin edemezdi. Derek de edememişti. Yangından kalan bir avuç külün ortasında tek başına yaşamaya öyle alışmıştı ki ormandan çıkıp şehre inmeyi de, başkalarının hayatlarına bu kadar dâhil olmayı da düşünmemişti. Bir noktada konuşmayı bile unuttuğunu düşünmeye başlamıştı. Kasabadaki herkes onu katil, hırsız ya da serseri ---artık hayal güçleri neye izin veriyorsa----- zannerken birileriyle iki kelime etmesi imkansızdı. Komada olduğunu sandığı amcası da onunla konuşmazken kiminle iletişim kurabilirdi? Derek de ormanda kalmış, kimsenin onu göremeyeceği, onun da kimseye zarar veremeyeceği bir mesafeden insanların hayatını yaşamasına izin vermişti.

Tabi işler onun istediği gibi gitmemişti. Dâhil olmak zorunda kalmıştı. Kendi amcası insanları öldürürken oturup izleyemezdi ----hayır, Derek bundan daha iyisini biliyordu. Zevk ve intikam için öldürmenin bir anlamını göremiyordu ama bir sürüye sahip olmaya duyduğu özlem, göğsünde hâlâ açık olan bir yaraydı. Ve bütün bunlar başladığında ---Scott ısırıldıktan, amcası ortaya çıktıktan, Kate Argent öldürüldükten sonra---- Derek her şeyi geri alabileceğini fark etmişti. Peter delirmişti. Elindeki güçler tehlikeliydi ve birinin onu öldürmesi gerekiyordu. Ailesi parçalanmadan önce en yakın arkadaşı o olsa da Derek, altı ay önce ailesini kaybettiği evde bu kez amcasını kendi elleriyle öldürürken tereddüt etmemişti. Beta olmak konusunda bile acemiyken bir anda omega olmuş, yıllarca yalnız bir kurt olarak yaşamıştı ve bir anda artık alfaydı. Kendi sürüsüne sahip olabilirdi. Kendi sürüsünü yapabilirdi.

Bunun ne kadar bencilce olduğunu düşünmemişti. Zaten ne zaman düşünmüştü ki? Derek önce harekete geçmeyi, hataları yaptıktan çok sonra düşünmeyi alışkanlık edinmişti. Artık güce sahipken, birkaç betaya sahip olmaktan ne zarar gelebilirdi? Bu kadar ileri gitmeye niyeti yoktu; üç düşkün ergeni ısırıp onları bu belanın içine sürüklemeye hevesli değildi. Ama Derek yalnızlığın pençesinden bir kez kurtulmuştu ve Scott McCall onun betası olmayı reddettiğinde de aynı karanlığa geri dönmeye niyeti yoktu. O zaman içindeki kurt kontrolü ele almıştı. Mantıklı düşünen yanı susmuştu. Ve daha ne olduğunu anlayamadan Erica'yı, Boyd'u ve Isaac'i ısırmıştı. Bilincinin gerisinde aslında bunu ne kadar istediğini biliyordu. Ama itiraf etmeyecekti. İtiraf etmek canını yakıyordu.

Kısa, yıllarca içinde boğulduğu yalnızlıkla kıyaslayınca çok ama çok kısa bir süre, her şeye sahipti. Evi yeniletmişti ----tek başınayken küflü kalıntıların arasında yaşamakta sorun yoktu ama betalarıyla birlikte yaşayacaksa eve bir çeki düzen vermesi gerektiğini düşünmüştü. Kendinden başka birilerinin sesini duymak, orayı yeniden ev gibi hissettirmişti. Çatı damlamıyor, kırık camlardan rüzgâr esmiyor, gün içinde yediği tek şey hazır sandviç olmuyordu; betalarını dönüştürmeden önce onlara bir söz vermişti ve bunu tutmaya çalışıyordu. Üçü de ölümü yeğleyecekleri hayatlar yaşarken Derek onlara yepyeni bir hayat, ümit vadetmişti. Bu yüzden gölgelerde dolaşıp ailesinin yasına boğulmayı bırakmış, onlara bu hayatı yaşamaya değer kılmaya karar vermişti.

there is a light that never goes out | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin