not: bölüm üçüncü kişinin anlatımıyla yazılmıştır
5 Aralık, 2024
hadi gel, buluşalım eski köprünün altında
kimseler görmesin
☆
yanında yüksek enerjisiyle hoplaya zıplaya yürüyen sarışın çocuğa bir bakış attı Gökalp. Kutay dün verdiği kahve sözünden sonra siyah saçlıyı muhteşem bir yere götüreceğini söylemişti.
anlattığı o muhteşem yere gitmek için tamı tamına bir saattir yürüyordu iki genç. üstelik otobüsle yarım saatlik bir yolculuk da yapmışlardı. akşam yağan yoğun yağmurdan dolayı yollarda küçük küçük göletler oluşmuştu. güneşin önünü kapatan bulutlar birazdan yeniden yağmur yağacağının göstergesiydi.
Gökalp'ın sevdiği türden bir hava hakimdi etrafa. bu yüzden yürümek onu hiç yormamış, aksine yanında giden çocuğun bıcır bıcır konuşmasıyla daha da zevkli hale gelmişti.
hiç yorulmadan, neşesini bozmadan ileri bakarak yürüyen sarışın aniden sessizliği bozarak konuşmaya başladı.
"çok heyecanlıyım Gökalp. umarım sana kahve türlerini beğendire bilirim."
Gökalp onun bu tatlı heyecanına gülümsedi istem dışı.
"sende türk kahvesi iç o zaman bu gün. beğenirsin belki." diye bir öneride bulundu.
Kutay bakışlarını ona çevirdi bir hışımla.
"iyi de ben türk kahvesi içmiş biriyim. içtim ve sevmediğimi anladım. sen ise türk kahvesi dışında kahve içmemişsin. şaka gibi ama gerçek. o yüzden bu gün seni deneme günün."tavşan diye içinden geçirdi Gökalp. tavşana benziyordu sarışın. konuşması, gülmesı, hareketleri ve hatta yemek yemesi bile bir tavşanı anımsatıyordu ona. yemek yerken iki yanağının da şişmesi, çekingen bakışları, tavşan dişleri, beyaz teniyle tam bir tavşandı Kutay hiç şüphesiz.
"dediğin gibi olsun bakalım." gözlerini ondan çekip önüne döndü Gökalp.
içinde Kutayın yanaklarını ısırmayla ilgili dolup taşan bu histe neydi böyle? yanaklarını tutup sıkmak, çocuk gibi saçını okşaymak, içine soka soka sarılmak istiyordu sarışına.
sebebini sorguladığı zaman tatlı olduğu için herhalde diye düşündü Gökalp. tatlı çocuktu sonuçta Kutay. ve herkes tatlı insanları severdi. öyleydi işte canım. aslında ufak tefek biri de değildi Kutay. 1.80 boylarında gayet boylu poslu biriydi. ama işte Gökalp'ın gözünden de bakmak lazımdı ona.
"heh. işte geldik Gökalp." montundan çekiştirip onu yönlendirmesiyle küçük mekana giriş yaptılar. mekanda mavi gözlerini gezdirdi Gökalp.
küçük ama tatlı bir yerdi. kahverengi ve bej rengi tonlarına sahipti içerisi. yoğun kahve ve tatlı kokusu geliyordu burnuna. Gökalp bu kokuyla mayıştığını hissetti. yanındaki sarışın da hevesle onun tepkilerini ölçüyordu.
en sonunda onun mekanı yeterince incelediğini düşünen Kutay yeniden montundan çekerek pencere kenarındaki masaya getirdi siyah saçlıyı.
ikisi de oturunca Kutay mavi gözlünün suratına şapşal şapşal baktı birşey demesi için. Gökalp ise o sırada onu ısırmamak için kendi dikkatini dağıtmaya çalışıyordu.
tam bu sırada masaya yaklaşan üçüncü kişi ile ikiside bakışlarını ona doğru çevirdi.
garson kız elindeki iki menü ile gülümseyerek bakıyordu Kutaya. evet, Kutaya. menyüleri ikiliye verdikten sonra bakışları yeniden sarışına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben biraz sen hastası | bxb
Teen Fictionoda arkadaşı olmaya başlayan Gökalp ve Kutay'ın inişli çıkışlı hikayesi. ☆ eşcinsel kurgu yetişkin içerik tetikleyici unsurlar texting/düzyazı ☆ not: yorumlarda homofobik/transfobik söylemler görmek istemiyorum. rahatsız oluyorsanız lütfen okumayı...