14 Aralık, 2023
☆
bilgisayarı kapatıp sıkıntıyla nefes verdi Gökalp. aklında dolanan düşünceler yüzünden dikkatini veremiyordu işine. acil bitirmesi gereken işler olmasına rağmen hemde.
sandalyede kafasını geriye yasladı. Kutaya gerçeği anlatmadığı her an içi daha dazla sıkıntıyla dolup taşıyor, kendini iğrenç hissetmesine sebebiyet veriyordu. söylerse rahatlayacağını düşünüyordu safça.
Tuğkan ve Pelin'in söylediği şeyler geldi aklina yeniden. ikisi de onu anlatması konusunda tembihlemişti. Peline ilk anlattığı an kızıl saçlı kız ilk şaşırmış sonra fangirl çığlıkları atmıştı. Tuğkan ona Devran meselesini anlattığı zaman ise sanki aklından geçenleri okumuş gibi 'Kutaya bundan tek kelime bile etme, sakın.' diye kesin sesle söylemişti.
kafasını duvarlara vurmak istiyordu Gökalp. umursamamaya çalışıyordu. kendini gelip geçici bir his olduğuna inandırmaya çalışıyordu masumca.
birinden hoşlanmayı sevmiyordu, sevmekten korkuyordu. olacaklardan korkuyordu aslında bir nevi.
hiç platonik olmamıştı siyah saçlı çocuk. ilişkileri olmuştu elbette, hatta çok sağlıklı ve çok sevdiği ilişkileri olmuştu. fakat hiçbir kız arkadaşı için ölüp bitmemişti bu güne kadar. öylesine ilişkiler diyemezdi elbette, ki bu saygısızlık olurdu. hepsi bir gün bitecek, gelip geçecek ilişkilerdi Gökalp'a göre.
onun sevgili anlayışı buydu işte. gelip geçici, saygılı olman gereken, cinsel açıdan aktif bir dönem.
bu yüzden şimdi aşırıya kaçan hisleri kendini kaybetmesine sebep oluyordu. ah, hadi ama 21 yaşındaydı o. çocuk değildi, ergen değildi. hislerini kontrol etmeyi öğrenmiş olması gerekirdi şimdiye kadar. olmayacak kişilere düşmemeyi anlamış olması gerekirdi.
"sikeyim ya. sikeyim. sikeyim. sikeyim. sikeyim." kafasını çalışma masasına çarptı ağzından çıkan her küfürle.
"kimi sikiyorsun?" aniden kulağına dolan alaylı sesle yerinde sıçradı Gökalp.
elini kalbine götürdü korkuyla. hiç gelemezdi ki böyle ani hareketlere!
Kutay onun bu haline büyük bir kahkaha patlatırken, siyah saçlı olan şaşkınlığını anlatmıştı sonunda. "ne zaman geldin ya, duymadım." elini ensesine atarak oradaki saçlarını çekiştirdi.
"kafanı masaya vurarak küfür etmekle meşguldün sen o sırada. duymaman çok normal." sarışın çocuk alayla sırıtırken yatağına oturdu.
"bir şey mi oldu?" sonrasında ciddiyetle sordu mavi gözlerine bakarken. sonra gözleri masaya vurulmaktan dolayı üzerinde kızarık bir iz oluşmuş alnında gezindi. komik görünüyordu ama bu kadar sert vurduysa acımış olmalıydı.
"yapmam gereken projeye dikkatimi veremiyorum o yüzden sinirlendim biraz. yok birşey." Gökalp eliyle alnını ovuşturdu. ne kadar sert vurmuştu o öyle.
"o zaman hadi bir çay arası ver. sonra devam edersin." Kutay anlayışla mavilere bakıyordu şimdi.
"çay arası mı? Kutay ben çay sevmiyorum." kafasını yeniden masaya çarpmak istiyordu Gökalp. çay diye tutturması onu delirtiyordu. çay, çay, çay. çay sözü sinirini bozmaya başlamıştı artık.
"ama geçen seferki aromanı beğenmiştin. bende daha fazla aldım ondan." masumca çıkan ses ve büyümüş kahve gözler.
yüzünü buruşturmamak için zor durdu Gökalp. kalbi canını daha fazla yakmak ister gibi hızını arttırmıştı sanki. derin bir nefes aldı. engel olmalıydı.
"beğendim elbette ama şimdi bir kahve içip kendime gelmem gerek." oturduğu sandalyeden kalktı ve dolapdan fincan çıkardı. kendine kahve yaparak geri yerine oturdu.
bu sırada Kutay hala onu izlemekteydi. Gökalp rahat olmak istiyordu ama onu bakışları altında bedeni kasılıyor gibi hissediyordu. fincanı kahve altlığının üstüne koydu ve o da bakışlarını Kutay'ın kahve gözlerine çıkardı.
"sana birşey anlatmam gerek." ağzından çıkan kelimeleri durdurmak için artık çok geçti. Tuğkan onu çiğ çiğ yiyecekti. evet, kesinlikle öyle yapacaktı. ama bu şuan umursaması gereken son şeydi.
"dinliyorum. anlat hadi." Kutay gözlerini merakla kısarak ona baktı.
"ben dün Tuğkanla konuştum, Devranla aynı liseye gitmiş yakınlar bayağı. üzgünüm ona senin Devrandan hoşlandığını anlattım ama merak etme Tuğkan homofobik falan değil yani."
Kutay gülümsedi hafifçe. "önemli değil. sana güveniyorum, sen güveniyorsan arkadaşına sorun yok. hadi devam et."
Gökalp'ın mavileri titredi gülümsemesine karşın. "Devran da biseksüelmiş. hatta geçen sene biriyle ilişkisi varmış." merakla Kutay'ın dudakları arasından çıkacak kelimeleri bekliyordu şimdi.
sarışının gözleri önce şaşkınlıkla aralandı sonra gülümseyecekmiş gibi oldu. yutkunarak gözlerini kaçırdı mavilerden. "haa. sevindim. teşekkür ederim öğrenip bana söylediğin için."
Gökalp'ın kaşları çatıldı onun bu tavrı karşısında. sevinmemiş miydi? ondan artık hoşlanmıyor muydu?
"sevinmedin mi?" diye sordu merakla.
"hayır. yani sevindim. sadece bu aralar kafam karışık biraz. pek ilişki havamda değilim." kahverengi gözlerini yeniden mavilere çıkardı. dudaklarında küçük bir gülümsemeyle, parlak gözleriyle bakıyordu sarışına şimdi Gökalp.
sonra ne yaptığını farkedip öksürerek önüne döndü. "anladım, sen bilirsin. kendini hazır hissetmiyorsan birşey şey yapmak zorunda değilsin. senin için en iyisi neyse onu yap." yandan bir bakış attı sarışına.
tavşan dişleri görünecek şekilde güldü tatlı tatlı. gülüşü gülümsemeye dönüştü daha sonra.
"teşekkür ederim." öyle kısık sesle söyledi ki bu sözleri, Gökalp önce yalnış duyduğunu sandı.
Gökalp rahatlamayla nefes verdi. herşey düşündüğümüz gibi olmayabiliyordu bazen. bu yüzden içini açmak, anlatmak en iyisiydi. bunu bir kez daha anlamıştı siyah saçlı çocuk.
☆
nabersiniz
yeni hikaye yazıyorm cesaret edersem paylaşırım
bölüm nasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ben biraz sen hastası | bxb
Teen Fictionoda arkadaşı olmaya başlayan Gökalp ve Kutay'ın inişli çıkışlı hikayesi. ☆ eşcinsel kurgu yetişkin içerik tetikleyici unsurlar texting/düzyazı ☆ not: yorumlarda homofobik/transfobik söylemler görmek istemiyorum. rahatsız oluyorsanız lütfen okumayı...