1.

1.5K 106 21
                                    

"Hadi! Sallanmayın. Sen, yürüsene!"

Düzgün sıra halinde saraya sokuyorladı bizi askerler.
Bizler Volga hükümdarı tarafından bu saraya hediye olarak gönderilmiştik.
Hepimiz artık bu sarayın kölesiyiz.

Adımlarımı bozmamaya çalışarak yürürken çekik gözlü askerlerden birinin beni kolumdan yakalamasıyla durakladım.

Adam iğrenç nefesini yüzüme vurarak konuşmaya başladı;
"Diğerleri senin kadar güzel değildi. Sen kız mısın yoksa oğlan mı?"

Başımı öne eğerek adamın nefesinden kurtulmaya çalıştım.
"Erkeğim" Dedim. Ben bunu söyledikten sonra asker sanki bu çok hoşuna gitmiş gibi beni kendine daha çok yaklaştırdı.

"O zaman sen komutana sunulamazsın. Seni özel olarak kendime alacağım"

Ben dehşetle adama bakarken başka bir asker geldi yanımıza.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Yürüsenize"

"Bu oğlanmış " .Dedi iğrenç adam gülerek sonra da devam etti.
"Komutanın bir işine yaramaz. Onu ben alayım"

Gelen asker onu göğsünden iterek bağırdı.

"Delirdin mi sen? Koskoca Komutan Subutay’ın kölesine nasıl sahip çıkmaya kalkarsın? Canına mı susadın!"

Neyse ki asker suspus olup yanımızdan ayrıldı ve ben yine öbür kölelerle beraber bizi götüren askerin peşine takıldım.

Bizi büyük ve geniş bir odaya getirmişlerdi. Bir tarafa toplanmış yorganlar ve bazı tuhaf kıyafetlerden başka bir şey yoktu burada.
Adamın bizi odaya bırakıp gitmesiyle hepimiz bir köşeye çekildik.

Üstünde hayvan şekilleri olan kırmızı bir halının üzerine oturup düşünmeye başladım.

Bundan sonra ne yapacaktım?

Adım Ulbina bu ismi kendime ben vermiştim. Nereden duyduğumu hatırlamıyorum ama hoşuma gitmişti.
Elimi sarı saçlarıma atarak biraz dağıttım.

Ben saçlarımı da gözlerimi de annemden almıştım.
Annem...

Çok güzel bir kadındı üstelik bir dansçıydı. Uzun sarı saçlarını savurarak cilveli yeşil gözleriyle herkesi kendine hayran bırakırdı.
Bir gün yine böyle dans ettiği gecelerden birinde gördüğü yakışıklı bir savaşçıyla beraber olmuş ve bana hamile kalmıştı.

Bu hayatta bildiğim her şeyi annemden öğrendim.

Zamanında bana tıpkı kendisi gibi dans etmeyi öğretmişti. O yaşına rağmen öyle güzel salınırdı ki Bende büyüdükçe tıpkı onun gibi oldum.

Tabi pek insan içinde dans etme fırsatı bulamamıştım ama eminim ki burada bolca fırsatım olacaktı.

O barbar Moğol’un önünde dans edip onu kendime hayran edecektim, eğer köle olarak yaşamak istemiyorsam.

Ben düşüncelere dalmış bir halde kendi kendime otururken bizi buraya getiren asker tekrar geldi.

Eliyle beni işaret ederek,
"Gel" Dedi.
Hemen ayaklanıp askerin yanına gittim.

" Sen oğladın değil mi? Burada kızlarla kalamazsın. Senin için başka yer hazırlattık. Yürü"

Uslu uslu söz dinleyerek adamın peşinden gitmeye başladım.
Uzun koridorun ortasına geldiğimizde asker birazdan geleceğini söyleyip beni orada bıraktı gitti.

Ne kadar bekledim bilmiyorum ama asker gelmek bilmedi.
Daha fazla dayanamayarak yerimden ayrılıp adamı aramaya başladım.

Koridorda yürürken kapısı açık bir kapı fark ettim belki buradadır diyerek yavaşça aralık olan kapıdan içeri girdim.

Ama kimsecikler yoktu.
Oradayken duyduğum kadın kıkırdama sesiyle ne yapacağımı bilemedim korkudan. Eğer gelenler beni hiç alakam olmadığı halde bu odada bulurlarsa hiç iyi şeyler olmayabilirdi.

Hemen odada ki büyük dolaba girerek kapağını kapattım.

Hemen sonra da içeriye genç bir kadın ve yaşı otuzlarda olan bir adam girdi. Onları dolabın küçük deliğinden rahatça görebiliyordum.
Kadın adamın boynuna kollarını dolarkan adamda onun dudaklarını sömürmeye başladı.

Kadını yatağa doğru iterek üstüne eğildi ve elbisesini bir çekişte parçaladı.
Ve ortaya çıkan büyük göğüsleri iştahla emmeye başladı.

Daha fazla bakmamak için hemen gözlerimi kapattım fakat ne yaparsam yapayım seslerini duymamı engelleyemedim.

Nereye düşmüştüm ben?

En sonunda inlemeler kesildikten sonra kapının açılıp kapanma sesini duydum gittiklerini düşünüp dolabın kapağını hafif aralamıştım ki kadının çırılçıplak bir şekilde yatakta uyuduğunu fark ettim.

Biraz daha burada kalırsam hiç de iyi şeyler olmazdı.
Kadının uyuduğundan emin olunca yavaşça dolaptan çıkıp hızlıca odadan ayrıldım. Koşarak geldiğim yere dönerken beni getiren askerin öfkeyle beni arıyordu.

Beni götür görmez kolumu tutup sıkarak konuştu;
"Neredesin lan sen? Her yerde seni aradım!"

Özür dileyerek kaybolduğumu söyledim ve adamı yatıştırmaya çalıştım işe yaramış olacak ki beni kalacağım odaya götürüp bıraktı çıkmadan önce de;
"Hazırlığını yap bu akşam komutanımızı eğlendireceksin" Dedi.

Adamın bu sözleriyle ne demek istediğini anladım ama nasıl hazırlanacaktım burada bir yatak ve sandıktan başka bir şey yoktu tabi önce ki odada olduğu gibi birde yerde desenli halı vardı.

Ben bunları düşünürken içeri yanık tenli iki Moğol kızı girdi.
Hiç bir şey söylemeden benim için getirdiklerini bırakarak çıktılar.

Getirdikleri yarısı saydam kumaşlardan yapılmış sarı dansçı kıyafeti ve takılara bakarken beğendiğimi itiraf etmeliydim.

Kıyafeti üstümde denerken kendimi görmeyi ne kadar çok istesem de göremedim ama odada bulunan bakır sürahi bana az da olsa yardımcı olmuştu. Gerçekten de çok güzel gözüküyordum

Bu gece o barbar komutan için unutulmaz olacaktı.
















Daha tamamlanmamış üç kurgum beni beklerken bir de bu çıktı başımıza 😅

DANSÖZ (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin