Ellerimi önümde birleştirerek karşımdaki adamın önünde saygıyla eğilirken yüzüm hiç olmadığı kadar düşüktü.Sonuçta şuan karşımda duran bu adam onu bekleyen otuz bin kişilik ordusuyla beraber sefere çıkacaktı.
Subutay kılıcını son bir kez kontrol ettikten sonra bana doğru yaklaştı.
Elini çeneme getirerek kendi yüzüne bakmamı sağladı. Eğilip minik bir öpücük kondurdu pembe dudaklarıma. Geri çekildiğinde ise suratım onu memnun etmemiş olacak ki kaşları çatıldı."Neyin var? Yoksa korkuyor musun?" Diye sordu.
Evet korkuyordum, her ne kadar bu adamın bugüne kadar yönettiği hiçbir savaşı kaybetmediğini bilsem de ona bir şey olmasını istemiyordum.
Şuan için onu düşünmemin tek sebebi eğer Subutay ölürse Ben de her şeye en baştan başlamak zorunda kalacaktı. Tabii başka nedenler de yok diyemem ama bunlar şuan için bana göre önemsiz şeylerdi.
"Evet efendim. Bağışlayın fakat kendime engel olamıyorum. Size bir şey olursa ne yaparım" Dedim.
Hayatım boyunca hep alt tabaka muamelesi görmüş, erkeklerin istedikleri kadınla yatıp kalkıp sonra da onları terk ettiğine şahit olmuştum.
Sadece eşine deli gibi âşık olan adamlar istisnaydı, onlar eşlerini göklere çıkarır, onu her şey den üstün tutardı. Ve ben de bu adam için tam olarak öyle olmalıydım. Zorundaydım. Eğer ezilen taraf olmak istemiyorsam.
Subutay’ın bu dediklerimle yüzünde küçük bir gülümseme oluştu.
Yanımda olduğu zamanlar hariç Nadiren onu bu ifade ile görürdüm."Ben Cengiz Han'ın yenilmez komutanı Subutayım. Bana bugüne kadar hiç kimse yenilgi yaşatamadı, yaşatamaz. O yüzden hiç bir endişen olmasın"
Kendisine çok güveniyordu bu adam.
Kollarımı onun bedenine dolayarak sarıldım ona ve başımı göğsüne yasladım. "Lütfen dikkatli olun efendim"
"Merak etme bu seferi seni çok şaşırtacak şekilde hızlı bitirip tekrar sana döneceğim" dedi o da bana sarılarak.
Gitmeden önce son kez daha sarı saçlarımı koklayarak boynuma öptü.Odadan çıktığı zaman bende arkasından çıktım.
Ubadan yanında iki Moğol askeri ile beraber Komutanı bekliyordu geldiğini görünce selam vererek onunla beraber uzaklaştılar.Ben derin bir nefes vererek odama giderken Tanselu beni durdurdu.
"Suratının hali ne böyle görende gerçekten üzüldün zannedecek" dedi kollarını birleştirerek.Onun bu sorusunu cevap vermedim o da bana sarılarak sırtımı okşadı. "Üzülme, gel hadi. Biz de tam yemek yiyecektik" diyerek beni başka bir odaya getirdi.
Yerde sofra kurulmuştu ve bir tarafında Kolchura dalgın dalgın oturuyordu."Bu da kocası gittiğinden beri böyle" dedi Tanselu ve bana oturmam için yer gösterdi. Üçümüz de sessiz sessiz yemek yerken yine Tanselu konuştu " Ee ama artık biriniz bir şey diyecek misiniz? Yoksa ben size geçenlerde onbaşı ile geçirdiğim ateşli geceyi mi anlatayım?" Diye sordu.
" Keyfim yok Tanselu, zorlama beni lütfen" dedi Kolchura.
"Bak güzelim ilk Olsa anlarım ama bu senin kocanı 32. kez savaşa gönderişin ve üstelik bu sefer Subutay Komutan da var biliyorsun. Üzmeyin kendinizi bu kadar. Onlar Moğol komutanları hiçbir şey olmaz""Evet Tanselu haklı." dedim Tanselu'ya uyarak.
O da bana 'işte böyle ' bakışı atarak Kolchura'ya döndü.
"Zaten bir sürü mektup yazacaksın kocana" dedi. İşte bunu demesiyle Kolchura başını kaldırıp gülümsedi.
"Evet" dedi ve yemeğine başladı."Peki ne yapıyoruz bugün?" Diye sordu Tanselu. "Kocamıza mektup yazıyoruz"
Dedi Kolchura.Tanselu ise onu duymazdan gelerek bana baktı. "Senin fikrin ne?"
Yüzümü burusturarak konuştum "Ben çalışacağım galiba" Tanselu hayal kırıklığı ile bize bakarken küsmüş gibi yaparak kollarını bağladı.
"Pekala bende kendi kendime takılırım o halde" dedi.Biz ona sırıtarak yemeğimizi yedikten sonra ben kendi odama öbürleri de kendi odalarına çekildi.
Biraz düşündüm kendi kendime. Aslında mektup yazmak fena fikir değil. Fakat daha bugün yola çıktılar şimdi mektup yazamam. O yüzden başka bir şeyle uğraşmaya kararı verdim.Buldum yeni dans hareketleri öğreneceğim. Gerçi yeterince iyi dans ediyordum fakat bir insan her daim kendini daha da geliştirebilirdi.
O yüzden diğer çalgıcı kadınları bulmak için avluya çıkmaya karar verdim.
Ben tam avluya çıkarken bir askerin yanında iki kız ve bir oğlan köle ile beraber Tanselu ile konuştuğunu gördüm merak ederek yanlarına gittiğimde asker onları Tanselu'ya bırakarak gitmişti."Ne oluyor, bunlar kim?" Diye sordum. Tanselu bana bakarak gülümsedi "Yeni çalgıcılarımız" dedi.
Onu başımla onaylayarak üçünüde tek tek süzdüm kızların pek fazla abartılacak bir güzellikleri yoktu hatta normalin altında bile olabilirlerdi belli ki çalgıcılıkları çok iyiydi ki getirilmişler fakat oğlan için aynı şeyi söyleyemem, güzeldi gerçekten.
Tanselu oğlana dikkatle baktığımı görünce sırıttı "Korkma. Seni gölgede bırakacak kadar değil" dedi.
Aslında iyi anlaşabiliriz gibi geldi bana simsiyah saçlı ve bembeyaz tenli çocuğa doğru yaklaştım "Adın ne senin"
Şaşırdı ve "Li" dedi kısaca.
Çekik gözleriyle kısa bir süre bana bakıp hemen başını geri yere eğdi."Gel benimle" dedim gülümseyerek onunla beraber çalışacaktım.
Oğlan hemen Tanselu'ya baktı. O da başıyla onaylayınca beni takip etmeye başladı.Beraber kızların müzik çaldığı büyük odaya geldik içeride bir sürü enstrüman vardı. "Hangisini çalabiliyorsun?" diye sordum ona.
"Çoğunu bilirim ama en iyi arp çalarım" dedi Li. Ona başımla almasını işaret ederek diğer kızlardan benim için çalmalarını rica ettim. Ve gözlerim karşımda ki çocukta iken onu beklemeye başladım.
İlk o başladı daha sonra da öbür kızlar.
Duyduğum sesle ilk bir süre hareket edemedim.
Bu çocuk muhteşem çalıyordu.Çok yumuşak bir parçaydı suan onun çaldığı. Bende buna uygun bir şekilde müziğe uygun hareket ettim.
Benim onun müziğinden etkilendiğim kadar o da benim dansımdan etkilenmiş olacaktı ki neredeyse yanlış çalıyordu.
Müzik bittikten sonra gülerek Li'nin yanına geldim "Çok güzel çalıyorsun Li. Bunu bana da öğretmeni isterim"
"Elbette" dedi. Yanakları kızarmıştı.
"Hem bende sana dans etmeyi öğretirim" dedim.Yüzüme bakarak büyükçe gülümsedi. "Çok memnun olurum" dedi.
Gençler Li'nin Ulbina'ya rakip olacağını düşünmeyin onun için başka birini seçtim🤭
Sizce kim, bakalım doğru bileniniz olacak mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANSÖZ (BxB)
Historical FictionDansı ile herkesi büyüleyebilen güzel bir oğlandı Ulbina. Hediye olarak gönderildiği bu Moğol sarayında bu sefer Cengiz Han'ın en güçlü komutanlarından olan aslen Türk kökenli Subutay'ı etkileyecekti.