11.

1.1K 113 11
                                    


"Baya güzel bir daireymiş" dedi Tanselu. Elleri belinde öylece odamın içinde gezerken.

Burayı bana daha yeni hediye etmişti Subutay. Eski odamdan ziyade burası epey büyük ve daha gösterişliydi. Bundan sonra burada kalacaktım. Hatta emrimde hizmetçilerim bile vardı.

Bende ellerimi arkadan birleştirip Tanselu'ya doğru yaklaştım. "Bu efendimiz Subutay'ın beni ne kadar önemsediğinin bir göstergesi" dedim bilmiş bir şekilde.

"Yakında nikahınada alır seni?" Tanselu'nun gülerek söyledikleriyle bende kendimi tutmadan gülmeye başladım.

"Bugün ava çıkıyormuş komutan, hazırlıklar yapılmış. Bende onunla gitmek isterdim"
Tanselu kaşlarını çatarak bana döndü "Bu bildiğin sıradan avlardan değil Ulbina"

Anlamayarak baktım ona. Ne yani, ne yapılıyordu ki o avda?
Benim bu halimi gören Tanselu derin bir nefes vererek anlatmaya başladı "Bu tür avlar Han tarafından bizzat yaptırılır bazen Cengiz Han'ın bizzat katıldığı da olur ama genelde dört büyük komutandan biri yönetir bu avı. Yalnız gitmezler, yanlarında başka ordu komutanları da olur ve genelde hiçbiri o avdan sağ dönmezler"

Şimdi anlıyordum işte, demek bu av gösterisi aslında hoşlarına gitmeyen komutanların askerler tarafından çok dikkat çekilmeden öldürülmesini sağlıyormuş.

"Ya komutanlar ava gitmek istemezse?"

"Han tarafından bizzat davet ediliyorlar, gitmezlerse ölümleri daha kolay olur" dedi Tanselu gülerek.

İstemeden de olsa yutkundum.

"Neyse ben şimdi tutmayayım seni malum biricik efendin bekler" diyerek ayrıldı odadan Tanselu.








Odaya girdiğim zaman Subutay'ın yalnız olmadığını fark ettim. İki asker ellerinde ki ok ve yaylarla eğilerek geri geri odadan çıktılar bende çıkana kadar askerleri izledikten sonra bana gülümseyerek bakan adama doğru yaklaştım.
Eğilip dudaklarıma sıkı bir öpücuk kondurdu Subutay geri çekilirken dilini dudaklarımda gezdirmişti.

"Bugün mü yola çıkacaksınız efendim?"

Yüzümü avuçlarının arasına alarak "Evet oğlanım" dedi.
Üzgün bir şekilde başımı sallayıp kollarımı boynuna sardım.
"Peki ne zaman geri döneceksiniz?"

Subutay büyük ellerini belime yerleştirerek yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı "En fazla dört gün sürer" dedi boğuk bir sesle.
Onu başımla onaylayarak elimi sakallı yanağına getirdim ve onu baştan çıkartmak için"Yeni dairem için size teşekkür edememiştim efendim bugün telafi etmeyi çok isterdim" dedim azdıracağımı bile bile böyle söylemiştim bunu.
Ki gözlerinde gördüğüm kararmadan başarılı olduğumu anladım.
Fakat şuan sevgili efendim ava gitmek zorunda olduğu için benimle zaman geçiremeyecekti.

O anda Subutay hiç beklemedim bir şekilde beni kucağına alarak yatağına götürdü. Eğilip boynumu öperken bir yandan da üstünü çıkartmıştı.
"Ava gitme işi biraz bekleyebilir" diyerek beni ters bir şekilde çevirdi.

Ne yani, ben şimdi kendi topuğuma mı sıkmıştım?
Yapılacak bir şey yok sonuçlarına katlanacağım, seve seve.

~

Odamda oturmuş kitabımı okurken içeri giren bedenle başımı kaldırıp Kolchura'ya baktım.
"Müsait miydin?" diye gülümseyerek sordu.

"Elbette, şöyle geç istersen" dedim ona elimle yanımı göstererek. Kitabımı da kapatıp yanıma bıraktım.

"Güzel daireymiş" Kolchura ellerini önünde birleştirerek yanıma geldi. Hareketleri daime asil bir prensi andırıyordu.
Bende tıpkı onun gibi gülümsedim.

Yanıma oturarak bir süre daha izledi etrafı.
"Av mevsimi başlamış" dedim bir konu başlatmaya çalışarak.
"Evet Ubadan'da gitti"

Onu bu sözleriyle gözlerimi büyüterek ifadesini inceledim.
Kocası da mı ava davet edilmişti? Bu demek oluyor ki...
Zavallı Kolchura acaba o bu avın gerçekte ne olduğunu bilmiyor muydu?

"K-Kolchura-" elini ağzına götürerek bu şaşkın halime güldü. Ve kısılan gözleriyle "Merak etme Ubadan, Subutay'ın gittiği neredeyse her ava gider. O sadece başarılı bir komutan değil Cengiz Han'a en sadık beyliklerden birinin beyi ve Komutan Subutay'ın da kan kardeşi"

Rahatlayarak bir nefes verdim, demek o yüzden bu kadar sakindi.
Beraber havadan sudan konuşmaya başladık bende laf arası onu biraz sıkıştırdım.
"Sen kocanla ilk tanıştığında onu etkilemeyi nasıl başardın Kolchura?"
Tam tahmin ettiğim gibi bu sorumla hemen kızarmıştı.

"Ben bir şey yapmadı o... O kendisi âşık oldu bana" Diyerek bakışlarını kaçırdı.
"Emin misin?" Diye sordum alayla. Bir an için ciddi ciddi düşündü.
"Tabii ki de"

" Sana ne zaman âşkını itiraf etti peki? "

" Tanıştığımız andan beri"

Başımı yana yatırarak gözlerimi kıstım.
"Söylediğine göre bana ilk görüşte âşık olmuş ve o günden beri hep peşimde koştu" dedi Kolchura.

Demek adama az çektirmemiş. 
Aferim ona.

Kolchura aslında zeki bir çocuk. Hem zeki hem de alçak gönüllü. Bunu, onu ilk gördüğüm zaman anlamıştım.
Soylu bir kana sahip olmasına ve bir bey eşi olmasına rağmen kimseye tepeden bakıp aşağılamazdı üstelik yardımseverde.
Bence mutlu olmayı hak eden bir insan.

Biz bazı saray dedikoduları hakkında konuşurken odanın dışında sanki insan sesleri her zamankinden fazla yükseliyor gibiydi.
O sırada açık pencereden gördüğüm yükselen bir dumanla ayağa kalkıp pencereye doğru yaklaştım.

"Neler oluyor? " Diye sorarken Kolchura da yanıma gelerek dışarıyı izlemeye başladı.
Dışarıda kalabalık bir gurup asker saraya doğru ilerliyordu.
Subutay dönmüş olamazdı?

Dışarıdan gelen sesler gitgide artıyor ayrıca sarayın içindede bağırma sesleri geliyordu. Kolchura'ya döndüm ama o hiçbir şey söylemeden kocaman açtığı gözlerle askerlere bakıyordu.

Tam o esnada yüzündeki dehşete düşmüş bir ifade ile Tanselu girdi odaya. Nefes nefese kalmıştı. İlk önce bize baktı sonra yutkundu.

"İsyan... Askerler isyan çıkarttı"

O, bunu der demez sarayın dışından büyük bir patlama sesi duyuldu bizde buna eş zamanlı olarak korkup çığlık attık.
















Benim biricik okurlarım,
Hem okullar açıldığından hemde yks öğrencisi olduğumdan haftada bir bölüm gelecek bazen iki haftayı da bulabilir zaman buldukça atarım. Sizi seviyorum ❤️

DANSÖZ (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin