2.

1.9K 154 8
                                    


Akşam olmadan önce kendimi güzelce temizlemiştim. Daha sonra da kıyafetlerimi tekrar üstüme geçirip takılarımı da takmıştım.

Bu gece benim için çok önemliydi annemden ne gördüysem daha iyisini yapmak mecburiyetindeydim.
Fakat ismini çok duyduğum halde Komutan Subutay ile ilgili pek bir şey bilmiyordum, ama bu benim için çok önemliydi.

Genelde bir dansa çıkmadan önce annem karşımda ki kişiyi çözebildiğim kadar iyi çözüp anlamam gerektiğini söylerdi.

Nedeni ise şudur, dans insanın ruhuna hitap etmeli eğer o kişiyi gerçekten etkilemek istiyorsanız onun içine işlemelisiniz.
Yetenekli bir dansöz sadece sağa sola salınarak hareket etmez. Bizler dansımızla konuşuruz.
Dans bazen bir çiçeğin doğuşu kadar masum ve nazik bazen de savaş meydanındaymış gibi sert ve cesur olabilirdi.
Her insanin içinde hem naiflik hemde vahşilik vardır sadece miktarları farklı.

İşte asıl önemli olanda bunu anlayıp ona uygun hareket etmektir.
Bu yüzden annem yıllar geçtikçe güzelliğini kaybetse bile hâlâ dansıyla pek çok erkeği kendine hayran edebiliyor, kendinden daha genç ve güzel dansçı varken o seçilebiliyordu.

Bu sebeple yerimden kalkarak odadan çıktım bana Subutay'ın huyunu suyunu bilen biri lazım.
Eğer onun askerlerinden birini baştan çıkartıp konuşturabilseydim işlem tamamdı fakat onların benimle konuşması bir yana bana bakmaları bile ölümle cezalandırılmalarına neden olabilirdi.

O yüzden hizmetçi kızlardan birini arayacaktım.

Lanet olsundu ki Hiç kimse de yoktu!
Hepsi mi hazırlanıyordu.
Sarayın bahçesine çıkıp biraz daha bakındım, neyse ki burada insanlar vardı.

Daha sonra gördüğüm güzel bir kızla hemen yanına adımladım.
Saçları kısa ve iyi giyinimliydi.
"Merhaba rahatsız etmedim umarım"

Kız bana dönerek gülümsedi sonra da kıyafetlerimi baştan aşağı süzdü.
Eh açık olan yerleri kapatmıştım tabi.

"Siz bu akşam komutanın huzuruna çıkacaksınız kendisi yakında gelir. Burada ne işiniz var?" Dansöz olduğumu anlamıştı.

"Ah evet şey, ben yani müsaitseniz sizden bir konuda bilgi almak istiyorum"

Genç kız ince kaşlarını çatarak konuştu;
"Hangi konuda?"

"Komutan Subutay hakkında" Dedim.

Kız kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Sonrada kafasını sallayarak;
"Gel şuraya oturalım önce, ne de olsa bu gece senin gecen" Dedi eliyle bahçede ki minderleri göstererek.

Tatlı bir kıza benziyordu. Kendimi minderlerden birine yerleştirince dilimde daha fazla tutamadığım soruyu soruverdim.
- Sizde Komutanın cariyesi misiniz?

Elini ağzını götürerek kibar bir şekilde güldü genç kız.
"Hayır. Ben binbaşı Ubadan'ın eşiyim" Dedi.

Kaşlarımı kaldırıp onu başımla onayladım. Kız konuşmaya devam etti.
Bakışlarım bir an için göğüslerine kaydı. Bu kızın göğüsleri neredeydi yok artık, yoksa..

"Öncelikle kendimi tanıtayım ben Kolchura. Eminim ki çevremde ki herkes gibi sende beni kız zannettin. Ama ben aslında erkeğim. Tıpkı senin gibi" Dedi tatlı bir sesle. Feminen tipli bir oğlan.
"Şimdi senin konuya gelecek olursak. Komutanı sana duyduğum ve gördüğüm kadarıyla anlatayım.
Komutan Subutay, dünyanın en güçlü adamı olan Cengiz Han'ın en korkulan savaşçılarıdan biri. Kendisi dört büyük komutandan biri olmakla beraber aynı zamanda kendisi gibi büyük komutan unvanını taşıyan Çelme'nin kardeşidir. Yaşları öbür komutanlara göre daha küçük olduğu için eğitimini bizzat ağabeyi Çelme, diğer büyük komutanlar ve Cengiz Han'dan almıştır.
Onun hakkında ne derler bilirsin. 'Ayağının bastığı her yeri feth eden bir komutan' bugüne kadar tam 48 savaşa katılmış ve 20 tanesini bizzat yönetmiştir. Bunlardan ne kadar çalışkan ve yetenekli olduğunu Anlayabilirsin"

"Ne yapıyorsunuz burada?" Duyduğum kadın sesiyle başımı kaldırıp gelene baktım. Kaşlarımı çatarak iyice süzdüm onu.
Bu daha biraz önce bir askeri altında inim inim inleyen kızdı.

Davet edilmeden direk minderlerden birine oturdu. Giydiği kıyafetin önünü düzgün kapatmadığı için göğüslerinin yarısı meydandaydı.

Kadın başını Kolchura'dan çevirip bana baktı ve göz kırptı.
"Bu genç bugün Komutanın koynuna mı girecek. Fena da değilmiş. Çıkarken tam görememiştim"

Yutkunup bakışlarımı kaçırdım demek beni görmüştü.
"Ben Tanselu."

Gülümseyerek hem ona hem de Kolchura'ya baktım.
" memnun oldum bende Ulbina"

Bunu söylememle kaşlarını çatarak birbirlerine döndüler sonra ise omuz silkip tekrar bana baktılar.
Kolchura kaldığı yerden devam edip anlatmaya devam etti bir yandan da hafif esen rüzgar kahverengi buklelerini savuruyordu. Onun da Moğol olmadığı belliydi.

"Kendisinin huyuna gelecek olursak bununla ilgili çok fazla söylenen şey var. Kendi gördüklerimi anlatmam gerekirse, birazcık yabani fakat çokta zeki bir adam girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiş olmasıda bundandır. Bir kızla beraber olduğunu gören bilen yok kendini nasıl rahatlatır bilmem-"

" Bana sorarsan erkeklerden hoşlanıyor tabiatı bir değişiktir zaten" Diye lafa katıldı Tanselu.

Kolchura başını sallayarak onu onayladı.
"Boş lafları ve gevezeliği hiç sevmez, akıllı insanlara bayılır.
Biraz deli dolu olduğu da söylenir. Özünde nasıl biri kimse bilmez aslında sana bu anlattıklarımız sadece bizim gördüklerimiz. Ona çok fazla yakın olan ağabeyinden başka kimse yok çünkü"

Tanselu başını kaldırıp yürüyen bir kaç askere baktı.
"Komutan gelmiş. Çabuk ol, umarım bu bilgiler işine yarar güzel çocuk" Dedi ayağa kalkarak. İkiside bana imalı imalı sırıtıp gittiler.

Anlatılanlar az çok işime yarayacaktı.



Kıyafetlerimi son bir defa düzeltip bana hayranlıkla bakan çekik gözlü kızlara gülümsedim.
Kıyafetim henüz tamam değildi bir üst parça birde uzun fakat kesik yerlerinden beyaz bacaklarımın gözüktüğü alt parçadan oluşuyordu. Göbek kısmım oradan uzanan açık sarı tonundaki ince kumaş dışında tamamen çıplaktı.

Üst kısımda omuzlarım tamamen açıktı fakat oradan aşağı doğru uzun bir saydam kumaş uzanıyordu, göğüs bölgem saydam sarı kumaşlar yüzünden neredeyse çıplak gibi gözüküyordu, taktığım takılar ise ışıl ışıl parlıyordu.

Ama son bir şey daha vardı elimi yatağın üstünde ki beyaz ve saydam peçeye atıp yüzüme yerleştirdim.
Bu sayede yeşil gözlerim daha da dikkat çekici olmuştu.
İşte şimdi hazırdım.

Diğer kızlarda hazırlanmış yarı hayranlık, yarı kıskançlıkla bana bakıyorlardı.
Çoğu çalgı çalacaktı zaten.

Onlar benden önce çıkarak Komutanın bulunduğu odaya girdiler bense yapacaklarımı iyice tekrar aklımdan geçirip derin bir nefes verdim hafif müzik çalmayı durdurunca işte benim sıram gelmişti.

Yavaşça büyük kapı benim için açıldı. Bir dansöze yakışacak şekilde salınarak içeri girdim ve başımı kaldırarak karşımdakine baktım.

Bu ne kadarda güçlü bir auraydı böyle. Resmen gücü karşısında kendimi ezilmiş hissettim Baş köşede en büyük minderde bütün asaletiyle rahat bir şekilde oturuyordu yapılı beden.
Keskin bakan çekik gözleri yeşil gözlerimi bulunca içimi bir korku kapladı.

Bu adamı etkilemek hiç kolay olmayacak gibiydi.








DANSÖZ (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin