Oturduğum yer sofrasında Subutay ile beraber yemek yiyordum. Çoğunluğu etten ibaret olan yemek.Dün Subutay ile beraber olduktan sonra gitmeme izin vermemiş kendisi için hazırlanan sofraya beni de davet etmişti.
Yemek yerken üzerimde dün gece ki eğlenceden kalma dansçı kıyafetleri yoktu tabi. Onun yerine Subutay'ın bana verdiği kahverengi-yeşil karışımlı koyu renkte uzun bir gömlek vardı. Başka bir şey giymek istememiştim.
Tandıra benzeyen ekmeği et yumurta karışımı yemeğe bastırarak komutana uzattım o da eğilerek uzattığım lokmayı ağzına aldı, bu sırada dudakları ince parmağıma temas etmişti.
Gülerek elimi geri çektim ve kendi yemeğimi yemeye başladım Subutay da ağzında ki lokmayı çiğneyerek beni izliyordu.
Gülümseyerek yaptığım başka bir lokmayı ona doğu uzattım tam o ağzını açmışken elimi geri çekip kendi ağzıma attım.Gülerek çiğnerken o beni çenemden kavrayarak kendine çekti. Kucağında olan bedenimin korktuğunu anlayınca da yüzünde ki tebessümle öpmeye başladı dün akşamda kalma şişmiş dudaklarımı. Elimi ensesine atarak onu kendime daha çok bastırdım. Bir süre öpüştükten sonra geri çekilen ben oldum.
Hafif kaşları çatılsa da bir şey demedi Subutay, ben de kucağında iyice yerleşerek devam ettim yemeğime.
Yemek faslı bittikten sonra yavaşça adamın kucağından kalktım o da ben kalkar kalkmaz dibimde durarak başımı kaldırttı.
" Bugün işlerim var geç dönebilirim" Dedi kalın sesiyle."Ben ne yapacağım siz yokken?" Dedim çocuk gibi dudağımı büzerek.
Subutay baş parmağını yüzündeki gülümsemeyle büzüşen dudaklarıma getirdi ve bire süre okşadı daha sonra derin bir nefes vererek konuştu;" Beni düşünürsün."
Tutamadığım kıkırdama dudaklarımdan dökülürken daha da yaklaştım yapılı bedene ve kısa bir süre sakallı yanağını öperek geri çekildim.
İçten içe kendimi tebrik ediyordum bu adamı kendime bağlayabildiğim için ama her ne kadar onun gözdesi olsam da nihayetinde bir köleydim.
Tam geri çekilecekken büyük elini belime attı ve başını boynuma gömdü.
"Sakın bu kıyafetlerle dışarıya çıkmaya kalkma, söyle hizmetçi kızlara sana başka giyecek getirsinler"
Elimi siyah uzun saçlarına getirerek itaatkâr sesimle konuştum.
"Siz nasıl isterseniz efendim"Ben senin efendin olana kadar bekle komutan.
Boynuma bir kaç öpücük kondurduktan sonra yavaşça geri çekilerek odadan çıktı.
Arkasından bakarken biraz daha dün geceden kalma yatakta uyuyasım geldi.
Fakat sonra vaz geçip ne ara geldiklerini anlamadığım Moğol kızlarının yanıma bıraktıkları elbiseleri giymeye başladım.Hazır olduktan sonra ise büyük odadan ayrıldım. Uzun koridorda yürürken tam köşeden dönerken Kolchura'nın dudaklarını başka bir adamın dudaklarından çektiğini gördüm.
Umarım kocasıdır diye geçirdim içimden.Kolchura beni fark eder etmez yanında ki adamdan uzaklaşarak yüzünde ki gergin gülümsemeyle bana döndü.
"Günaydın"dedi ince sesiyleBaşımı sallayarak tıpkı onun gibi gülümseyerek "Günaydın" dedim bende. Ve yanındaki uzun yapılı bedeni izlemeye başladım.
Moğol olduğu çıkık elmacık kemiklerinden ve çekik gözlerinden belli oluyordu fakat pek de fena sayılmazdı.
Omuzlarında sarı bir tilki postu vardı, saçları yandan örgülüydü, belinde ise büyük pala benzeri bir kılıç vardı ağır gözüküyordu. Etrafı sakal ve bıyıklarla kaplı dudaklarındaysa daima karşısındakini küçümseyen bir sırıtış vardı. Bu ifada sadece kendisine kıyasla yapı olarak bir hayli küçük olan Kolchura'ya bakınca kayboluyordu.Kolchura benim anlamaz bir ifadeyle kendilerini süzdüğümü görünce konuşmaya, başladı.
"Bu kocam Ubadan, kendisi hem Urumçin beyi hem de Cengiz Han'ın sadık komutanlarındandır"
Başımı memnun oldum dercesine sallayıp bakışlarımı düzleştirdim burada ne işi vardı ki?
Adam bana çok bakmaya tenezzül bile etmeden eşini tutup kendisine çekti. Eğilerek oğlanı dudağından öpecekken Kolchura'nın utanarak başını yana çevirmesiyle dudaklarını kızaran yanaklara bastırdı.
Her ne kadar yüzünde tatmin olamamış bir ifade olsa da oğlana içten bir gülümseme sunup yanımızdan ayrıldı.
Arkasından bir süre onu izleyen Kolchura yanıma gelerek ellerini koluma sardı.
"Dün geceyi komutan Subutay ile geçirmişsin" Dedi sırıtarak.Gülümseyerek başımı ona çevirdim.
"Bahçeye çıkalım mı?" Bu sorumu başıyla onaylayarak benimle beraber bahçeye doğru yürüdü.Büyük bahçeye çıktığımız zaman bir çardakta bizi gören Tanselu elini sallayarak bizi yanına çağırdı.
İkimizde onun yanına oturunca konuşmayı ilk başlatan genç kadın oldu." Birileri dün akşam Komutanın aklını başından almış" Dedi Tanselu.
İfademi hiç bozmayarak başımı salladım.
"Seni tebrik ederim Ulbina. Bu güne kadar Subutay'ın bırak biriyle sabaha kadar odasında beraber olmasını biriyle ilişkiye girdiğini bile gören olmamıştır"
" Ve tek" Diye ekledim kendimden emin bir sesle.
"Orası kesin. Çünkü komutan bugüne kadar hep ruh eşini aradığını söylerdi. Ve olanlarda anlaşılıyor ki bu sensin"
Evet bendim onun her şeyi, vaz geçilmezi olacaktım.
Biraz sohbet ettikten sonra kafamı çevirip Kolchura'ya döndüm.
"Kocanla nasıl tanıştın?" Aslında onunla senli benli konuşmam biraz tuhaf sonuçta o hür ve bir beyin eşiydi.
Fakat bu şekilde konuşmamı da yine bizzat o benden rica etmişti.Soruma gelince ise Kolchura bir Moğol değildi güzel mavi gözlü kumral bembeyaz tenli narin bir oğlandı. Nasıl bu bozkırın vahşi beyiyle tanışmıştı acaba?
Tatlı bir gülümsemeyle konuşmaya başladı genç oğlan.
"Ben Kaşgar valilerinden birinin oğluydum Moğollar şehrimizi ele geçirdikten sonra babam beni güvence olarak bize karşı kazanan Ubadan'a verdi.
Aslında beni babamın yanında görür görmez net bir şekilde beni kendisi istemişti. İlk başlarda ondan her ne kadar nefret etsemde daha sonraları hiç kimseden görmediğim sevgi ve ilgiyi ondan görünce, onu sevmeye başladım ve Ubadan da bunu fark eder etmez bana evlenme teklifi etti""Seni esir alır almaz uslu durabildi mi bari?" Dedim sabahki olaya atıfta bulunarak
Kolchura hemen kızararak hızlı hızlı konuştu;
"E-elbette. Evlenene kadar kendimi öptürmedim bile"Tanselu suratındaki imalı ifadeyle;
"Belli o yüzden bütün hıncını evliyken çıkarıyor. Onları kaç kez öpüşürken gördüm biliyor musun?" Dedi son cümlesinde bana dönerek."Bende daha bu sabah gördüm onları"
İkimizde gülmeye başlarken Kolchura kollarını önünde bağlayarak."O benim kocam" Dedi utanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANSÖZ (BxB)
Historical FictionDansı ile herkesi büyüleyebilen güzel bir oğlandı Ulbina. Hediye olarak gönderildiği bu Moğol sarayında bu sefer Cengiz Han'ın en güçlü komutanlarından olan aslen Türk kökenli Subutay'ı etkileyecekti.