Arif derse gecikmişti. Üstelik Balta Niyazi'nin dersiydi. Arif kapıyı çaldı ve sınıfa girdi. Arif dedi: "Geç kaldığım için özür dilerim, öğretmenim."
Balta Niyazi elindeki sopayı yere attı ve Arif'e taraf dönüp dedi: "Neredeydin bu saate kadar? Sen benim dersimi umursamıyorsun galiba."
Arif: "Hayır, hocam, umursuyorum."
Niyazi: "O yüzden mi dersime geciktin?"
Niyazi elini kaldırıp Arif'e sert bir yumruk atacakken Arif kafasını sağa çevirdi ve yumruktan kaçtı. Niyazi'nin yumruğu duvara sert bir şekilde değdi. Eli ağrımaya başladı ve bağırdı: "Elim!" Şerefsiz! Naptığını sanıyorsun?!"
Arif dedi: "Kendimi koruyorum, öğretmenim."
Sınıftaki çocuklar gülmeye başladılar. Niyazi sınıftaki çocukların üstüne bağırdı: "Gülmeyin! Gülenin kemiklerini kırarım!"
Niyazi Arif'in üstüne doğru gelmeye başladı. Balta Niyazi Arif'i köşeye sıkıştırmıştı. Arif sırtını duvara yasladı. Niyazi elleriyle Arif'in boğazından tuttu ve onu boğmaya çalıştı. Arif Niyazi'nin yüzüne tükürdü. Niyazi dayanamadı ve dedi: "Bu kadar yeter! Müdürün odasına gidiyoruz."
Cemre de Arif gibi derse gecikmişti. Kumarbaz Nazlı pencereden dışarı bakıyordu. Cemre kapıyı çalmadan sınıfa girdi ve dedi: "Geçebilir miyim?"
Nazlı Cemre'ye bakıp gülümsedi: "Geçebilirsin, minnoşum."
Kumarbaz Nazlı çocuklarla beraber sınıf masasının üstünde iskembil kartlarıyla poker oynamaya başladı. Cemre yine her zamanki gibi Nazlı'nın kumar oyunlarına katılmadı. Bu sefer de her zamanki gibi en arka sırada oturup onları izlemeye başladı. Kafasını duvara dayayıp uyumaya çalıştı. Nazlı Cemre'nin bu halini görünce çok üzüldü. Oyunu durdurup Cemre'nin yanına geldi ve onun yanında oturdu. Elini Cemre'nin omzuna koyup dedi: "Neyin var, Cemre? Niye üzgünsün?"
Cemre dedi: "Hiçbir şey. Ben sadece kendimi biraz yalnız hissediyorum."
Nazlı Cemre'nin kafasından öptü ve dedi: "Yalnız değilsin, tatlım. Biz varız. Gel sana da öğretelim. Sen de bizimle beraber poker oynarsın."
Cemre dedi: "Çok şanssız biriyim. Kesin kaybederim."
Nazlı dedi: "Merak etme. Ben çok şanslıyım. Şanslı olmasam bile çok şanslıyım. Kazandığım paranın bir kısmını sana veririm."
Cemre artık dayanamadı ve Nazlı'ya sarıldı ve kafasını onun omzuna koydu: "Seni seviyorum. Lütfen beni yalnız bırakma."
Nazlı da Cemre'ye sarıldı ve dedi: "Merak etme, bebeğim. Seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım."
Sınıftakiler onlara bakıp sırıtmaya başladı. Nazlı elini masaya vurdu ve sınıftakilere bağırdı: "Yeter! Kesin bu şamatayı."
Niyazi Arif'in kulağından çekerek onu müdürün odasına getirdi. Okulun müdürü Cimri Kaan onlara baktı ve sordu: "Problem nedir?"
Niyazi konuşmaya başladı: "Bu aptal çocuk benim yüzüme tükürdü."
Müdür Arif'e baktı ve dedi: "Öğretmenin doğru mu söylüyor?"
Arif konuşmaya başladı: "Müdürüm, ben kendimi korumaya çalıştım sadece. Bana yumruk atmaya çalıştı, ben de onun attığı yumruktan kaçtım. Beni boğmaya çalıştı, ben de yüzüne tükürerek onu engellemek istedim."
Müdür: "Çıkabilirsin, Arif. Öğretmenin Niyazi'ye gereken ceza verilecek. Bundan emin olabilirsin."
Cimri Kaan'ın bu hareketi Arif'i şaşırttı. Müdüre teşekkür edip odadan çıktı.
Arif odadan çıktıktan sonra Balta Niyazi öfkelendi ve Cimri Kaan'a bağırdı: "Buna inanamıyorum! Bunu neden yaptın?! Zaten bir aydır bu çocuğu senin yüzünden dövemiyorum."
Kaan dedi: "Hala anlamıyor musun? Sen ve ben bu okulun dengelerini oluşturuyoruz. Bu bir oyun. Bu oyundakı kötü karakter sensin, iyi karakter benim. Bir süre daha o çocuğa zarar vermeyeceksin. O çocuk ne zaman bana tam güvenirse, işte o zaman o çocuğa istediğini yapabilirsin. Sen bu okul için bir tehdit olacaksın ki, çocuklar beni kurtarıcı olarak görsün."
Yağmur yağıyordu ve akşam saatleriydi. Zafer'in ayakları çamur içindeydi. Zafer sonunda Kerim'in evine ulaştı. Kerim Zafer'i eve aldı. Beraber oturup çay içtiler. Daha sonra Kerim ayağa kalktı ve Zafer'e boş bir kağıt ve kalem verdi. Zafer dedi: "Amacın ne?"
Kerim dedi: "Şimdi sana dediklerimi harfi-harfine karşındaki kağıda yazacaksın."
Zafer dedi: "İyi de neden?"
Kerim dedi: "Senin göz hafızan mükemmel olduğu için. Şimdi sorgulama ve yazmaya başla."
Zafer dedi: "Tamam, başladım bile."
Kerim ellerini beline koydu ve kağıda yazılması gerekenleri söyledi: "Adım Zafer. Eşimin adı Nazife. Otuz üç yaşında eski bir kimya öğretmeniyim. Önce eşimi sonra da oğlumu kaybettim. Oğlumu kaybettikten sonra uyuşturucuya başladım. Uyuşturucu kullandığım için okuldan uzaklaştırıldım. Altı yıl hapis cezası yedim. Rüşvet vererek bu cezayı altı aya çektim. Hapisten çıktıktan sonra hiçbir okul beni işe götürmedi. Eski bir arkadaşım olan Kokain Rıfkı'nın Karatonlu okulunda çalıştığı aklıma geldi. Ben de Karatonlu okulunda çalışmak için iş başvurusuna geldim."
Kerim bunları söylerken Zafer elindeki kalemle bunları hızlı bir şekilde kağıda yazdı. Zafer kağıda yazdıklarını okuduktan sonra sordu: "Sen benim geçmişimi nereden biliyorsun?"
Kerim dedi: "Araştırdım ve öğrendim."