Saat sabahın altısıydı. Gün daha çıkmamıştı. Niyazi erkekler yatakhanesine girdi ve Arif'i döverek uyandırdı. Arif ne olduğunu şaşırdı. Niyazi Arif'in kolundan tutarak tuvalete getirdi. Ona yırtık kıyafetler verdi ve dedi: "Bu kıyafetleri giy!"
Arif: "N'oluyor ya? Ne yapıyorsun sen?"
Niyazi: "Ananı arıyorum. Fazla konuşma da giyin."
Arif: "Önünde mi giyineceğim?"
Niyazi: "Erkek değil misin? Giyin!"
Arif: "Erkeklikle ne alakası var ya?"
Niyazi: "Karı gibi mızmızlanma da giyin."
Arif: "Terbiyesiz insan."
Niyazi Arif'in kafasına tokadı yapıştırdı. Arif hiçbir şey demeden yırtık kıyafetleri giydi. Arif Niyazi'yle beraber okuldan çıktı. Niyazi Arif'i döve-döve şehrin en berbat sokağına getirdi. Niyazi hoca Arif'in eline bir bere verdi ve dedi: "Akşama kadar dilencilik yapacaksın ve olduğun yerden kıpırdamayacaksın. Eğer akşama kadar bin papel kazanamazsan okula bir daha adım atamazsın!"
Arif: "Ama neden? Ne yaptım ki ben?"
Niyazi: "Ben senin Allah'ınım, yavrum. Sana istediğimi yaparım."
Niyazi Arif'in suratına sert bir tokat attıktan sonra okula gitti.
Zafer'in ilk dersiydi. Sınıfa girdi ve çocuklara kendini tanıttı: "Merhaba, arkadaşlar. Benim bugün okuldaki ilk iş günüm. İsterim ki, bugün tanışalım. Benim adım Zafer ve okuldaki ilk iş günüm."
Zafer konuşurken Cemre arka sırada oturup pencereden dışarı bakıyordu. Arif'in derse gelmemesi Cemre'nin moralini bozmuştu. Zafer çocuklara tek tek isimlerini soruyordu. Sıra Cemre'ye geldi. Cemre hala pencereden dışarı bakıyordu. Cemre'nin aklı Arif'te kalmıştı. Zafer Cemre'ye yaklaştı ve parmağıyla Cemre'nin omzuna dokundu: "İyi misin, kızım?"
Cemre Zafer'e baktı ve dedi: "Pardon, öğretmenim. Bir şey mi dediniz?"
Zafer dedi: "İsmin nedir, güzelim?"
Cemre dedi: "Adım Cemre. Özür dilerim. Sadece kafam dağınık."
Balta Niyazi öğretmenler odasının kapısını tekmeyle açtı. Sap Ali sarsıldı. Niyazi Sap Ali'nin kolundan tutup sürüyerek onu okulun en alt katındaki depoya getirdi. Sap Ali'yle beraber depoya girdikten sonra deponun kapısını kilitledi ve gömleğini, pantolonunu çıkarmaya başladı. Sap Ali gözü ve ağzı açık bir şekilde Niyazi'yi izliyordu. Balta Niyazi Sap Ali'nin üzerine bağırdı: "Ne bakıyorsun? Sen de soyun!"
Sap Ali de üstünü çıkarmaya başladı.
Öğlen yaklaşıyordu. Ama Arif şehrin en berbat sokağında yerde oturarak dilencilik yapmak zorunda kalmıştı. Sabahtan beri tek bir lokma yemek yememişti ve kışın en soğuk gününde yırtık, ince kıyafetlerle yerde oturuyordu. Arif bu duruma daha fazla dayanamadı ve sokaktan çıkıp evine doğru ilerlemeye başladı. Vücudu titreyerek evine taraf gitmeye başladı. En sonunda evine ulaştı. Ama eve ulaşınca evinin küller içinde yandığını gördü. Bu Arif'i aşırı sinirlendirdi. Rüzgar esmeye başladı. Rüzgar yerdeki kağıt parçasını uçurarak Arif'in yüzüne yapıştırdı. Arif kağıt parçasını eline aldı ve üzerindeki yazıyı okudu: "Üzgünüm, evlat."
Arif kafayı yemiş durumdaydı. Hemen Kerim'in evine doğru ilerledi.
Kerim uzanıyordu. Keyifle kanepede uzanıp bir sigara içiyordu. Sigarasını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve üstünü giyinip evden çıktı. Evin kapısını açınca karşısında Arif'i gördü. Kerim Arif'i görünce şaşırdı ve sordu: "Arif? Senin burada ne işin var?"
Arif kan-ter içindeydi. Kerim'e bakıp duruyordu. Kerim'e dedi: "Her zaman buluştuğumuz yere gidelim."
Kerim: "Anlamadım?"
Arif: "Merak etme. Ben anlatırım."
Arif Kerim'in kolundan tuttu ve onu zorla köprünün altına götürdü. Arif ve Kerim sonunda köprünün altına ulaştılar. Arif Kerim'in kolunu bıraktı ve konuşmaya başladı: "Şimdi bana doğruyu söyle. Evimi neden yaktın?"
Kerim dedi: "O benim evimdi, evlat."
Arif: "Ama bana vermiştin!"
Kerim: "Üzgünüm, evlat. Ama böyle olması gerekiyordu."
Arif: "Beni okula soktuğun için de üzgün müsün?! Okuldan atıldığım için de üzgün müsün?! Evsiz kaldığım için de üzgün müsün?! Üzgünmüş. Söylediklerinin hepsi saçmalık."
Kerim: "Böyle konuşma. Bunu yapmam gerekiyordu. Biliyorsun sen!"
Arif: "Evimi de yakman gerekiyor muydu?"
Kerim: "Evet, gerekiyordu!"
Arif: "Tamam o zaman söyle bakalım evimi neden yaktın?"
Kerim: "Balta bizi takip ediyor galiba. İzleniyoruz çünkü. Ayrıca sen neden okulda değilsin?"
Arif bağırmaya başladı: "Yeter be! Bıktım senden de, yalanlarından da. Zafer'i kandırmış olabilirsin ama beni asla kandıramazsın."
Arif elleriyle Kerim'in boğazını tutup sıkmaya başladı: "Bundan sonra karşıma çıkma! Bu görevi tek başıma yerine yetireceğim."
Arif ellerini Kerim'in boğazından çekti ve sahile taraf gitti.