Balta Niyazi elinde sopayla beraber üç öğrenciyi döve-döve okulun deposuna getirdi. Depoya girdikten sonra sopayla beraber öğrencileri kemikleri kırılana kadar dövdü. Öğrenciler Balta Niyazi'ye ne kadar yalvarıp yakarsa da Niyazi hoca onları dinlemiyordu. Öğrencilerin üçü de ayağa kalkamayacak hale gelmişti. Niyazi de en sonunda yorulmuştu. Yerde acı çekerek kıvranan öğrencilerin arasında oturdu ve konuşmaya başladı: "Bundan sonra okuldan çıkıp dışarıda dilenirken beş yüz papelden aşağı para toplayanı ellerimle gebertirim. Duydunuz mu?!"
Öğrencilerin hepsi bir ağızdan "Evet, evet, duyduk," dediler.
Balta Niyazi bağırdı: "Dilenecekseniz adam gibi dilenin! Depodan çıkabilirsiniz. Tabii çıkabilecek haliniz varsa."
Balta Niyazi öğrencileri depoda bıraktı ve depodan çıktı.
Kaan odasının arkasına yatak eklemişti ve orada uyuyordu. Çok yoğun çalışmıştı ve stresliydi. Kaan yatağa atlayıp uzandı. Sap Ali kapıyı çaldı. Kaan ayağa kalkıp kapıyı açtı. Sap Ali konuşmaya başladı: "Beni çağırmışsınız, efendim."
Cimri Kaan: "Çağırdım, evet."
Sap Ali: "Neden çağırdınız?"
Cimri Kaan Ali'nin toplarını ellemeye başladı ve dedi: "Senin vücudun çok şey. Biliyorsun, değil mi?"
Sap Ali rahatsız olmaya başladı: "Lütfen yapmayın. Rahatsız oluyorum."
Cimri Kaan: "Kes sesini!"
Kaan Ali'nin yakasından tuttu ve onu zorla yatağına attı.
Arif'in uykusu kaçtı. Erkekler yatakhanesinden çıktı ve okulun koridoruna doğru ilerledi. Koridorda Cemre'yle karşılaşınca şaşırdı. Cemre'ye sordu: "Sen uyumadın mı, Cemre?"
Cemre dedi: "Hayır, uykum gelmedi. Sen niye uyumadın?"
Arif dedi: "Benim de uykum kaçtı."
Cemre merdivene yaklaştı ve merdivenin üzerinde oturdu. Arif'e dedi: "Gel sen de otur."
Arif gelip Cemre'nin yanında oturdu. Cemre dedi: "Sen kaç yaşındasın?"
Arif: "On altı yaşındayım."
Cemre: "Gerçek yaşını bilmiyorsun, değil mi?."
Arif: "Maalesef bilmiyorum."
Cemre: "Bu okulun iyi bir yer olduğunu düşünüyorsun, ama burası iyi bir yer değil."
Arif: "Daha açık konuşur musun? Anlayamadım da."
Cemre: "Babam iyi bir insan değil. Bu okul da iyi bir yer değil. Ama gidecek başka yerim de yok. Ama babamı seviyorum. Diğer çocuklara iyi davranmasa da bana iyi davranıyor."
Arif: "Anladım. Kendini kötü hissetme, tamam mı? Ben her zaman yanında olacağım."
Cemre: "Hayır, anlamıyorsun. Öyle değil. Kaç ve canını kurtar. Defol git okuldan!"
Arif: "Defol mu?"
Cemre: "Evet, defol! Babam seni mahvedecek! Hayatını bitirecek! Nolur git, yalvarıyorum git."
Arif: "Cemre, ben senin dostunum, unuttun mu?" Ve beni düşündüğün için teşekkür ederim. Benim için endişelenme. Ben seni asla yalnız bırakmam."
Cemre: "Sen benim arkadaşımsın. Senin için endişelenmek benim en doğal hakkım."
Arif konuyu değiştirmeye çalışmak için böyle bir soru sordu: "Sen kaç yaşındasın?"
Cemre: "On beş yaşındayım."
Arif: "Hadi oyun oynayalım."
Cemre: "Ne oyunu?"
Arif: "Beyaz saçları var, yuvarlak gözlük takıyor, yüzü kırış-kırış. Beyaz gömlek giyiyor. Bu hangi öğretmen?"
Cemre heyecanlı bir şekilde dedi: "Bu şey! Bu Rıfkı hoca!"
Arif dedi: "Aferin, küçük hanım. Doğru bildin."
Kokain Rıfkı saat gecenin ikisinde okulun enüst katında kapısı açık olan boş bir sınıf arıyordu. Boş bir sınıf bulduğu an içeri daldı ve cebindeki torbayı çıkarıp masanın üstüne döktü. Masanın üstü bembeyaz tozla doldu. Rıfkı hoca burnunu masaya yapıştırdı ve burnunu sağa sola yayarak tüm tozu içine çekti. Ama fazla çekti. Kafası dönmeye başladı. Dengesini kaybetti. Yürümeye başlarken duvara tosladı ve bayılıp yere düştü. Ağzından köpükler çıkmaya başladı.
Zafer Kerim'in evine geldi. Kerim Zafer'e sordu: "Sana yazdırdığım metni okuyup öğrendin mi?"
Zafer: "Öğrendim de ne zaman okula giriş yapacağım?"
Kerim: "Bu biraz fazla zaman alabilir. O yüzden kusura bakma."
Zafer: "Pekala."
Kerim: "Sana yazdırdığım metni hemen şimdi anlat!"
Zafer: "Adım Zafer. Otuz üç yaşım var. Kimya öğretmeniyim. Eşim öldükten sonra oğluma tek başıma bakmaya başladım. Ama oğlumu da kaybettikten sonra uyuşturucuya başladım. Uyuşturucuya başladığım ortaya çıkınca okuldan uzaklaştırıldım. Altı yıl hapis cezası yedim. Rüşvet vererek bu cezayı altı aya çektim. Sonra hiçbir okul beni işe almadı. Daha sonra eski bir arkadaşım olan Kokain Rıfkı'nın Karatonlu okulunda okuduğu aklıma geldi. Ben de iş başvurusu için bu okula doğru yola koyuldum."
Kerim: "Aferin sana. Dersine iyi çalışmışsın, Zafer."
Zafer: "Oğlum nasıl? Ondan haberin var mı?"
Kerim: "Merak etme. Oğlun iyi durumda. Yani umarım."
Sabah oldu. Arif ve Cemre yemekhanede oturup sohbet ediyordular. Bu sırada yemekhaneye Sap Ali girdi. Cemre'nin aklına bir fikir geldi ve dedi: "Gel Sap Ali'nin yanına gidelim. Onunla dalga geçelim biraz."
Arif dedi: "Bana uyar. Hadi gidelim."
Arif ve Cemre Sap Ali'nin masasına geldiler. Cemre Sap Ali'nin sağ tarafında, Arif ise sol tarafında oturdu. Cemre Sap Ali'ye dedi: "Nasılsınız, hocam? İyi misiniz?"
Sap Ali cevap verdi: "İyiyim, Cemre. Sen nasılsın? Arkadaş nasıl?"
Cemre Ali'ye dedi: "Hocam bugün çok güzel görünüyorsunuz. Acaba kimin için süslendiniz?"
Sap Ali sinirlendi: "Cemre, kızım, yeter! Hocanla böyle konuşamazsın!"
Arif konuşmaya dahil oldu: "Yoksa benim için mi süslendiniz, hocam?"
Sap Ali ayağa kalktı ve masadan uzaklaştı. Arif ve Cemre kahkahalara boğuldu. Cemre Arif'e dedi: "Sorsan biyoloji öğretmeni. Ama çoğalma dersini anlatmaya utanır."
Arif dedi: "Gerçekten mi? Anlatmaya utanıyor mu?"
Cemre dedi: "Evet, gerçekten. Biz o dersi geçmedik bile."
Balta Niyazi öğrencilerden aldığı parayla beraber Cimri Kaan'ın yanına geldi. Cimri Kaan Niyazi'ye sordu: "Ne kadar nakit topladılar?"
Balta Niyazi: "Toplam bin papel topladılar. Hakan üçyüz, Mert üçyüz, Şeref dört yüz papel topladı"
Kaan: "Ve sen de onları depoya atıp dövdün. Öyle mi?"
Niyazi: "Evet! Çünkü her biri en az beş yüz papel toplamalıydı!"
Kaan: "Neyse ne. Onları depodan çıkar. İyi
iş başardı her biri. Hiç toplamamaktan iyidir."Niyazi: "Bu arada kamyonlar yolda polisler tarafından yakalandı. Uyuşturucuyu torbacıdan almak zorunda kaldık. Torbacıdan sadece dört torba kokain aldık."
Kaan: "Tamam. Bir dahaki sefere daha dikkatli olun."