Feray ile birlikte hastanenin arka bahçesindeki küçük bir bankta oturmuş, öğle molamızın tadını çıkarıyorduk. Güneş, bulutların arasından sıcak ışıklarını gönderiyor, kuşlar etrafta cıvıldaşıyordu.
Feray, yanında getirdiği sandviçten bir parça daha koparıp bana uzattı. "Bu hâline bakılırsa bir lokma daha fazla yemelisin bence," diye takıldı. Gözleri neşeyle parlıyordu.
Gülümseyerek başımı salladım ve sandviçi aldım. "Enerjik kalmam lazım zaten, daha çok yolum var. Hastanedeki ilk günlerim... Bazen gerçekten zorlanıyorum."
Feray, sandviçinden bir ısırık alıp çiğnedi, ardından dikkatle bana döndü.
- Zorlandığını biliyorum ama unutma, bu senin için büyük bir adım. Şimdiye kadar aldığın eğitimleri pratiğe dökmenin zamanı. Ve unutma ki ben buradayım, ne zaman yardıma ihtiyaç duyarsan yanındayım.
Arkadaşının gözlerindeki içtenliği görünce endişelerimden arınıp biraz rahatladım.
- Senin burada olman bana gerçekten iyi geliyor. Ama bazen, ne kadar çok şey öğrenmem gerektiğini fark edince kendimi yetersiz hissediyorum. Ya bir hata yaparsam? Ya yardım edeceğim derken yanlışlıkla birine zarar verirsem?
Feray, elini elimin üzerine koydu.
- Hata yapmaktan korkman normal. Ama bu korku seni durdurmamalı. Her birimiz bu alana ilk adım attığımızda benzer duygular yaşadık. Hatırlaman gereken şu: Sen bu yola tesadüfen girmedin. Doğru yerdesin ve öğrenmeye açık olduğun sürece başarıya ulaşacaksın. Hem yalnız değilsin, biz bir ekibiz. Yardım iste, sorular sor ve asla pes etme.
Feray'ın cesaret verici sözleri karşısında minnettarlıkla iç çektim.
- Bu kadar cesur olabilmek için ne yapıyorsun? Nasıl bu kadar güçlü kalıyorsun? Doğru söyle, işin sırrı yediğin bu lezzetli sandviçler mi!
Feray güldü. "Bence önemli olan, neden burada olduğumuzu unutmamak. Her gün birilerine yardım edebilme şansımız var. Bu, bana her zaman güç veriyor. Hemşireliğin zorluklarını yaşayacaksın, ama sonunda insanların hayatlarına dokunacaksın. Sen de bunu hatırlarsan korkularının yerini umutlar alır."
Başımı salladım. "Evet, öyle yapacağım. Ne olursa olsun, elimden gelenin en iyisini yapacağım."
Bakışlarımı söğüt ağacının salınan dallarından alıp yanımdaki dostuma çevirdim. Yüzündeki masumiyet ve güzellik içimi sıcacık etti. Uzanıp ona sarıldım. "Söylediklerin iyi geldi. İyi ki varsın! Senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım."
- Sen de iyi ki varsın, canım benim.
Feray'ın varlığı, benim için çok kıymetliydi. Beraberce hastanedeki stajımın getireceği yeni zorluklara göğüs gereceğimize inanıyordum. Arkadaşımın desteği, bana güç ve cesaret veriyordu. O günden sonra Feray'ın sözleri zihnimde yankılandı: "Hata yapmaktan korkma, çünkü bu seni büyütecek."
***
Hastanenin dinlenme odasında birkaç hemşire ve doktorla birlikte sessizce çaylarımızı yudumluyorduk. Annem yıllardır burada hemşire olarak çalıştığından, bir çok doktor beni tanıyordu. Bu sebeple onlardan pek çekinmiyordum.
Az ötede oturan bir grup doktor ve hemşirenin aralarındaki sohbet, dışarıdan gelen esintinin taşıdığı gerginliği yansıtır gibiydi. Son birkaç gündür halk arasında dolaşan fısıltılara kulak misafiri olmuştum: Kasabamıza yeni bir askeri birlik gelmişti ve bu birlik Mirathia askerlerinden oluşuyordu. Onlara özel bir taburun burada ne işi vardı? Bu dedikoduların ardındaki gerçekleri pek kavrayamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk ve Savaş
Teen FictionBirbirine düşman iki millet, küçük çatışmalarla başlayan bir savaşın eşiğinde. Halkın günlük hayatına dek sızan öfke ve güvensizlik, büyük bir felaketin habercisi. Babası, ülkenin önde gelen komutanlarından biri olarak savaşın durdurulması için dip...