beş

323 23 9
                                    



















🪩













Ertesi gün her zaman ki gibi monotundu. Ama bir değişiklik yapıp dışarı çıkmıştım, kendimden beklenmeyecek bir hareketle.

Bu akşam Fenerbahçe ve Beşiktaş derbisi vardı, bu yüzden çok fazla Fenerbahçe ile Beşiktaş forması giyen insan görmüştüm çevrede. Hepsi maça gidiyorlardı.

Akşam 20.00'da olan maça saat öğlen 3'te gidiyorlardı. Fanatik olmak böyle bir şeydi. Ben de aynıydım, ama bu aralar omuzlarımdaki yük yüzünden kılımı kıpırdatamıyordum.

Abimin rakiplerinden bir takım, aynı zamanda aşık olduğum adamın kalecisi olduğu takım. Nefesimi verdim.

Maça mı odaklanacaktım, yoksa ona mı, bilinmezdi.

Tek bildiğim, odamdaki koltuğumda oturup kendi başıma maçı izleyeceğim, maçtan sonra da iyi bir oyunla geceyi kapamak olacaktı.

Annemi bir şey lazım mı, diye aradıktan sonra olumsuz cevap almış ve elimdeki market poşetiyle eve yürümeye başlamıştım. Kulaklığımda çalan müzik biraz da olsa bana "onu" unutturuyordu.

Eve girdiğimde odama çekilmiş ve yatağıma uzanmıştım. İki dakika yürüdüğüm an ölecekmiş gibi yorgun hissediyordum.

Instagram'a girdiğimde maçla ilgili gönderiler önüme düşmeye başladı. Fenerbahçe ağırlıklı olsa da, Beşiktaş taraftarının paylaşımları da vardı.

Kimileri kuşdaşlık derken kimileri de "fener i gömücez" gibi şeyler söylüyorlardı. Nefesimi vererek fotoğrafı kaydırdım.

Şahsen ben, Fenerbahçe'li olarak, Beşiktaş'ı seviyordum.

Önüme bir an da onun fotoğrafı çıkması bana tokat gibi çarpmıştı.

Eski bir fotoğrafıydı. Yeşil kaleci forması üstündeydi. Yüzü ciddiyken ayrı bir yakışıklı oluyordu. Gülümserken gerçekten gözlerinin içi gülüyordu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle, o yeşil rengi üstünde ne güzel de duruyordu.

Fotoğrafı büyüterek yüzüne baktım hasretle. Onu yeniden ekranda izleyecek olmak beni çok heyecanlandırıyordu. Aynı zamanda da kalbimi acıtıyordu.

Alışmıştım ama bir sürede, artık tepki bile veremiyordum. 2 senedir süren bir şeydi bu, yeni değildi yani.

Gözlerim yeniden dolup burnum sızlamaya başladığında, sinirle telefonumu yatağa sertçe koydum. Her dakika yaşadıklarım aklıma geldikçe sinirleniyordum.

Yatağımdan kalkarak çekmecemi açtım ve cam ilaç kutusunu elime aldım. Bu ilaçları içmekten öylesine nefret ediyordum ki.

İyi tarafı, bana Mert'i unutturuyordu.

İki tane ağzıma atarak suyu kafama dikledim ve yatağıma yatarak gözlerimi kapattım.

+

Bilmem kaç seferdir çalan telefonumun zili artık bilinçaltımla birleşmişti. Gözlerimi zorla aralarken, kararmış hava dolayısıyla karanlıklaşmış odamda açtım gözlerimi.

Gözlerim yarı açıkken tepemde çalıp duran telefonumu alıp arayana baktım. Gözde yengem🩷 adı beni şaşırtmamıştı. Beni bir tek o bu şekilde ısrarla arardı. Hemen telefonu açtım.

"Alo?"

"Nerdesin sen Evin? Neden açmıyorsun telefonu?"

"Uyuya kalmışım yenge."

"Uyandırdım değil mi? Kusura bakma yengeciğim."

"Yok, yok, uyandırmadın, boşver.." elimle saçımı kaşıdığımda gözlerimi açmaya çalıştım.

"Abin aradı şimdi, kafamın etini yedi. Maça bekliyor seni."

Anında yattığım yerden dikleştiğimde başımın dönmesi umurumda olmamıştı.

O maça hayatta gidemezdim.

"Yenge, Allah'ını seveyim, bir şeyler de ikna et, gitmem ben maça filan."

"Bilmiyor musun İrfan'ın inatçılığını Evin? Nuh diyor Peygamber demiyor. Gel hadi gidelim, Neşe ablan götürecek bizi zaten."

Oflayarak elimi alnıma vurdum. Neden bütün iğrenç olaylar benim başıma geliyordu? Ben onu görmeye bile dayanamazken abim maça çağırıyordu.

"Tamam.. nerdesiniz?"

"Ablan bize geldi. 10 dakikaya hazır olsun geleceğiz dedi."

Birkaç konuşmanın ardından telefon kapandığında kala kalmışım öylece.

En son maçına gittiğimde, Mert tribünlerin yanına gelerek Tuğçe'yi öpmüştü. Ben de o günün sonunda mahvolmuş ve bir daha asla maça gitmemeye söz vermiştim.

Aklıma gelmesiyle yeniden midem bulanırken düşünceleri kafamdan attım.

Beni oldukça gerici dakikalar bekliyordu ve midem şimdiden kasılmaya başlamıştı.

+

Kapının önünde beklerken bacaklarımın titremesi geçmiyordu. Çok panik hâlindeydim. Onu en son canlı olarak baya önce görmüştüm. Buna hazır değildim.

Önümde duran arabayla kollarımı birbirine kavuşturmayı bıraktım. Ablam camı indirdiğinde sırıtarak bana baktı.

"Kız? Donacaksın, niye erken indin?"

Evde panikten yerimde duramadığımı söylememe gerek yoktu.

"Hiç.." dedim omuz silkerek.

"Atla hadi." kafamı salladım. Yengem Can'la arkaya oturmuştu, o hâlde ben de öne oturacaktım. Öne geçtiğimde dikiz aynasından yengeme bakıp gülümsedim.

"Evin'i de uyandırdım maça gideceğiz derken." gülümsedim. Ablam güldü.

"Ne uykusu kız bu saatte? Tabii gece yatmayandan ne beklenir?" Şakayla karışık dedikleriyle güldüm.

"İçim geçmiş öyle, uyuya kalmışım.."

"Hee." gülümsediğimde cama dönüp yolu izlemeye başladım.

Benim için çok gerici bir akşam olacaktı zaten.









🪩















illicit affairs 🪩 mert günokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin