🪩
"Hey!"
Gelen sesle hızla birbirimizin dudaklarından ayrılmış ve gelene bakmıştık.
Mert'in yanımıza geliyor olması içime bir korku salmasına neden olmuştu. Nefesimi tutup ne yaptığına bakarken bir an da kolumu tuttu.
"Abin seni çağırıyor, hemen." beni kolumdan tutup götürürken hayretle ona bakıyordum. Ne yapmaya çalışıyordu?!
Kafamı arkaya döndürtüp Semih'e baktım, arkamdan merak içerisinde bana bakıyordu. Ona mahçup bir bakış atıp önüme dönmüştüm.
Merdivenlerden inip ara koridora girdiğimizde hayretle ona baktım.
"Ne yapıyorsun sen?! Abim merak etse beni arardı zaten!"
"Asıl sen ne yapıyorsun? abin seni bize emanet etti, ama gidip birileriyle öpüşüyorsun!"
"Bu seni hiç ilgilendirmez!" gözlerini yumdu ve eliyle burun kemerini sıktı, sinirlenmişti ve sakin kalmaya çalışıyor gibiydi.
"Bak Evin, Semih hassas bir çocuk. Takılma meraklısı değildir, bir şeyi sonsuza kadar ister. Öyle iki takılma planın varsa bitir şimdiden."
Hayretle kala kaldım.
Bana ne muamelesi yapıyordu?
"Ne hakla bana karışabiliyorsun?! Bana duygusuz mu demeye çalışıyorsun? Sana ne Semih'le aramızdakilerden?!" diye bağırmıştım. Kaşlarını çattı.
"Sana duygusuzsun demiyorum! Birbirinizi üzmeyin yeter, İrfan Can'ın senin üstünde hassas olduğunu biliyorsun. Şımarıklık yapma ve düzgünce dinle."
"Seni niye dinliyorsam!" hayretle ellerimi kaldırmış ve hızlıca yürümeye başlamıştım.
Fakat, yürürken sendelemiştim. Vücudumu bir yorgunluk sarmıştı.
"Beni bekle."
kolumdan tutup kendisine döndürdüğünde yüzüne baktım bıkkınca. Yorgun hissediyordum.
"Yüzün solmuş, neyin var senin?"
"hiçbir şeyim yok, şimdi gerçekten gitmek istiyorum." elini alnıma koyduğunda hayretle geri çekmişti.
"Ateşin var senin, cayır cayır yanıyorsun!"
"İyiyim ben." yerimde sendelediğimde Mert hemen belimi tutmuştu.
"İyi değilsin sen, hadi gidiyoruz.." belimi tuttu ve bir kolumu omuzuna alarak beni çıkışa götürdü.
Maçtan beridir olan kırıklığımın nedeni buydu demek ki.
Konuşmaya hâlim yoktu, Mert beni tutmasaydı şu an düşebilirdim bile. Yürürken ayağım takılmasıyla, Mert refleksle beni tuttu. "yavaş yavaş, gel böyle."
Arabasına ilerlediğimizde ön kapıyı benim için açtı, yardımıyla koltuğa oturdum. Önden dolandı ve o da arabaya bindiğinde önce benim kemerimi, sonra kendi kemerini taktı.
O kadar halsizdim ki, önceki gibi yakınımda durduğunu bile anlayamamıştım.
Kafamı arkaya yaslayarak gözlerimi yumdum, halsizlikten bayılacak gibi hissediyordum.
"Evin, seni hastaneye götürüyorum."
"Hayır, hastane olmaz. Yengem telaşlanır."
"Ama ateşin var, bir serum alman gerek."
"Soğuk algınlığı falan alırım, lütfen beni hastaneye götürme."
Mert yanındaki genç kıza tereddütle bakındıktan sonra nefesini vermişti. Evin hem hamile yengesi endişelenir diye korkuyor, hemde hastanelerden hoşlanmıyordu. Mert bunu anlayabildi.
"Peki tamam, evine götüreyim seni. Olur mu?"
"Eve gidemem.."
Mert kaşlarını çattı.
"Neden?"
"Annemle babam bir yere oturmaya gittiler, evde yoklar."
Mert sıkıntıyla elini sarı saçlarından geçirdi. Bu hasta kızı ne yapacaktı o hâlde?
Sessizliği bozan Evin oldu. "Bizim kapının önüne bırak beni, beklerim ben annemleri."
Mert hayretle Evin'e baktı. "Saçmalama. Hava kaç derece farkında mısın? Akşam vakti seni bir başına bırakacağımı düşünmedin herhalde."
Mert biraz düşündü ve yan koltukta oturan Evin'e baktı. "Benim evime gidiyoruz."
Başka zaman olsa, şu an Evin heyecandan kalbi durma noktasına gelirdi.
Ama heyecanlanacak mecali bile yoktu kızın.
Mert kendi kafasında, İrfan Can'ın kardeşi, Allah rızası için yardım edeyim, hasta hasta kızı bir başıma bırakmayayım diye düşünüyordu.
Ama uzakta bir yerlerde biliniyordu ki, bu Mert'in, Evin'e olan aşkının başlangıcıydı.
🪩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
illicit affairs 🪩 mert günok
Fanfic🪩 araya kendi hayatımdan hislerimi de kattığım, en sevdigim kalecime ithafen<3