-bölüm 25-
Melin'den*
"Hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" dedim seri olmaya çalışarak ve siparişini aldıktan sonra adını bardağa yazıp kenara koydum.
Bugün ciddi anlamda yoğunluk vardı kafede. O yüzden siparişleri hızlıca almaya çalışıyordum. "Hoşgeldiniz siparişinizi alabilir miyim?" karşımdaki müşteri uzun uzun düşündü ve içeceklerin olduğu tabloya baktı. Arkasında 20 kişi olduğundan bahsetmeme gerek yok sanırım.
"Ne alsam ki? Farklı bir şey mi denesem?" diye düşünürken hâlâ kadın bende dahil herkes onu bekliyordu.
"Siparişinizi hızlı söylerseniz yalnız sıra çok fazla." dedim dayanamayıp.
"İstersem iki saat beklerim. Ne demişler müşteri her zaman haklı."
"Hayır, müşteri her zaman haklı değil o müşteriyi memnun etmek ya da pohpohlama amaçlı söylenen bir cümle. O yüzden hızlı olun." her insanın inişleri çıkışları olabilir? Hem çok tepki vermedim.
"Sizden bir şey alacağıma almam daha iyi. Size mi kaldım ben!" diyip kafeyi terk etti. Bunun acısı kesinlikle benden çıkacak.
"Hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" dedim ve elimde kalem adını yazmayı bekliyordum.
"Yüzüğünüz güzelmiş." diyince direkt geçiştirmek amaçlı "Teşekkür ederim." dedim.
"Takmayacağını sanıyordum, Sarışın." sinirden çattılan yüzüm şu an mimiksizdi. Gözlerimi kaldırıp da bakmamıştım çünkü cesaret edememiştim. Derin bir nefes verdim ve başımı kaldırdım. Gözlerine baktığımda hızlı atan kalbim daha da hızlı atmıştı. Yüzümde anlam veremediğim hafif bir gülümseme oluşmuştu.
O da bana aynı şekilde gülümsemeyle bakıyordu. Gözlerine ışık mı vuruyor yoksa parlıyor mu? Yüzünü söylemem gerekirse ilk defa görmüştüm. Bakma şansım vardı ama görmek istememiştim. Yüzüğü görmesi iyi olmamıştı. Bana ilk aldığı yüzüğü takıyordum.
"Ekin yazabilirsiniz isim için siparişim de iki americano." dedi sonrasında "Americano içersin değil mi? Başka bir şey de içebiliriz." diyince sessizce kafa salladım sadece. Hâlâ şaşkındım.
Elinde tuttuğu poşeti kaldırdı ve gösterdi. "Sürprizim var o yüzden kahvelerimizi alıp hemen gelsen iyi olur." diyip kenara çekildi. Gerçekten ziyarete mi gelmişti beni? Davete benimle gitmeyeceğini sanıyordum.
Bakışlarım onun yüzüne takılmıştı. Tanıdık ama aynı yabancı.
"Siparişimi almayacak mısınız?" diyince müşteri hemen oraya döndüm. Yanımdaki çalışan arkadaşlardan birinden yerime geçmesini rica ettim hızlıca ve önlüğümü çıkarıp Ekin'in karşısına geçtim. Kazak olduğu için üstümde göğsümün hızlıca inip çıkması fark edilmiyordu.
"Beklemiyordum seni." dedim.
"Haber vermedim çünkü." diyince mantıklı buldum. İlerideki masayı gösterdim ve "Şuraya oturabiliriz." dedim.
Elindeki poşeti masaya koydu ve içini açtı. Fıstıklı baklava ve magnolia vardı. "Baklava mı aldın gerçekten? İstemeye gelmiş gibi gözüküyorsun." dedim gülerek.
"Belli oluyor mu dışarıdan?" diyince gülmeyi bırakıp şaşkınlıkla ona bakmaya başlamıştım.
"Anlamadım?"
"Sana dürüst olmadığım konusunda haklıydın ve düşündüm ki eğer dürüst olursam belki şansım olur seninle." diyince derin bir nefes aldım. Eylül bana anlattığı için her şeyi biliyordum ve kafam hâlâ bu konuda karışıktı.
"Babam hasta ve herhangi hasta bir babanın isteyebileceği şeyleri istedi benden. Evlenmemi."
"Geçmiş olsun baban için." dedim.
"Teşekkür ederim." dedi ve cümlesine devam etti. "Davetin olduğu güne kadar zaman verdi birini bulmam için ben de sevmediğim biriyle evlenmektense bir zamanlar hoşlandığım kıza yazıp onu ikna ederim diye düşündüm ama kız baya inatçı çıktı ve şimdi geriye 13 gün kaldı." bir detayı atlamıştı. Eğer evlenmezse babası ona hiçbir şeyini bırakmayacağını söylemiş. Bana söylememesinin sebebi belki gerekli görmedi ya da beni zorlamış gibi olmak istemiyor.
"Ekin... sana aşık bile olsam seninle evlenemem."
"Nasıl yani?" dedi.
"Evlilik o kadar basit bir şey değil. Daha seninle aramızda bir şey bile yokken evlenmemizi bekleyemezsin diye düşünüyorum."
"Hayır, beklerim çünkü evlendikten sonra bir şey değişmeyecek. Evlilik kağıt üstünde bir anlaşma gibi bir şey."
"Benim evliliğe bakış açım bu değil. Sen aşk evliliğine inanmıyor olabilirsin ama ben inanıyorum." dedim.
"Beni çıldırtıyorsun derken bundan bahsediyordum!" diyince hâlâ anlamamıştım. "Melin, ben sana aşığım. Neredeyse tüm Dünya biliyor ama sen anlamıyorsun bile." sadece inanamıyordum. Nasıl aşık olmuştu ki bana? Çok zıtız. Sadece hoşlanıyor sanıyordum sonrasında Eylül bana Ekin'in evlilik olayını herkesin duyduğunu ve evlerine sürekli kızlar geldiğini ama o hepsini reddettiğini söylediğinde anlamıştım.
"Benden hoşlanmadığını söylüyordun sonrasında da sadece hoşlantı dedin. Ne değişti, Ekin?"
"Sonrasında bana ısınmaya başladın daha yakın konuştun kendinden bir şeyler kattın konuşmaya. Seni gerçekten tanıdım ve aşık olduğumu fark ettim."
"Benim çalışmaya geri dönmem lazım. Kovulabilirim." dedim ve kalktım yerimden. Ekin elimi tutunca bir ona bir elimize bakmaya başlamıştım. Sonrasında elimi çektim ve "Görüşürüz, Ekin." dedim.
"Görüşürüz, Sarışın. Numaramı ve nerede olduğumu biliyorsun." diyip ayağa kalktı ve gitti.
-Bölüm Sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Davet |Texting|
ChickLitMelin; Kaç kez diyeceğim seninle davete gelmeyeceğim diye, hediye yollayıp durma! Ekin Soner; Kabul edene kadar yollayacağım. Melin; Desene o zaman paran bitecek. Ekin Soner; Bitmez.