- 4 -

49 8 13
                                    

Bana yol vermesi ile onun önünden üst kata çıktım. Balkona doğru ilerledim. Fransız balkonuna ulaştığımda durdum. Karşıma geçip barın kenarındaki pahalı arabalara baktı, "Bu yarışın pek adil olduğunu söyleyemem." Elindeki dudak parlatıcısını bana uzattı. "Bu benim hakkım değil."

Sırtımı duvara yasladım, "Kabul etmem. Sen kazandın, bir saliselik bir farkla olsa bile bu senin hakkın. Zaten düşündüğün gibi bir şey değil."

Kaşlarını çattı. "Bu da ne demek?"

Sırıttım. Arka cebimdeki diğer dudak parlatıcısını çıkardım. "Senin istediğin şey hala bende. Konuştuğumuz an eğer bu yanımda olsaydı bunu alacaktın ancak ben çok büyük bir hata yapıp gerçek dudak parlatıcım ile bunu karıştırmışım."

Elindeki dudak parlatıcısının kapağını açtı. Güldüm. "O benim kullandığım bir kozmetik ürün." Elimdekini gösterdim. Kapağını açtım ve alt taraftan döndürdüm. İçerisinden dönerek sivri bir bıçak çıktı. "Bunu istiyordun değil mi?"

Güldü. "Cidden aldatıldım."

Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Hayır aldatılmadın, sadece bir ajanla oynadığının farkında değilsin."

Uzunca bana baktı. Kapağını açtığı dudak parlatıcısını kokladı. "Güzel kokuyor."

"Yumuşak kokuları seviyorum."

"Madem istediğim şey bu değildi. Bu bende kalsın. Kullanırım."

"Kalsın, yenisini alabilirim."

Bana uzunca baktıktan sonra elindeki dudak parlatıcısını cebine koydu bana bakmaya devam ederek. "Bir daha gelmeyi düşünüyor musun?"

"Seni yenmem gerek."

Güldü. "Şampiyon, çok iyi olduğunu kabul ettim zaten." Kaşlarını çattı gülümserken, "Cidden inatçı biriymişsin."

"Zaferi zirvede bırakamadım. Resmen bahis oynadım. Bunun için batırdığım işi düzeltmeliyim."

Yeniden güldü, "Batırdığın iş? O çok havalı imajından mı bahsediyorsun?"

Kafamı aşağı yukarı salladım. "Ah.. Kesinlikle."

Bana bakarken gülümsemesi yavaşça buruklaştı. "Pekala, Ajan Kim. Bir daha seni ne zaman görürüm sence?"

"Bunu bilmiyorum."

Balkondan çıkmak üzereyken konuştu, "Kendini özlettirme."

-

Bugün eve erken gelmiş ve akşam yemeği ile uğraşmaya başlamıştım. Uzun süredir başladığım karımla iyi vakit geçirmek gerekiyordu. Şu zamanlar kötü hissediyorum olmalıydı, zaten aramızda tuhaf bir soğukluk vardı. Ben de çözemiyordum. Ona eve erken gideceğim ve yemeği yapacağımı da yazdığımda bana cevap vermemişti.

Onun onu mutlu eden şapşal fikirleri vardı. Kalpli pizza yapmak gibi bir fikir. Ben de ona kalpli iki pizza yapmıştım. Geldiği zaman beni bunlarla uğraşırken görmesi onu çok mutlu etmişti. Çok mutlu görünüyordu.

Ben de mutlu olmuştum. Beraber pizzalarımızı tatlı sohbetler ederek yedikten sonra gazlı içecek eşliğinde animasyon film izledik. O benim göğsümde uyuyakaldığında aklımda birçok soru işareti vardı.

Yeniden yarışlara gittiğimiz bir günün sonunda eve dönüyorduk Jisung ile. Ben biraz öfkeliydim çünkü artık ne yaptığımın farkındaydım. Ben ne zaman yarışmaya gitsem Minho ile flört ediyordum. Bu apaçık ortadaydı ve ben bunu isteyerk yapmıyordum. Bu kendiliğinden oluyordu. Bunu Jisung'la henüz konuşamazdım. Kimseyle konuşamazdım. İlk önce kendi başıma bu konuyu kendi kendime konuşmalıydım.

free guy - minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin