- 11 -

46 8 7
                                    

Yine ve yine arabadaydım. Arabanın içi buz gibi olmuştu, hasta olmamak için dua etmek üzereydim. Ancak yanımda oturan Minho bu durumdan oldukça memnun görünüyordu. Elindeki sandvicin kalan minik parçasını da ağzına attı. Bir nefes verip kafamı arkaya yasladım. İzinli olduğum günlerin birindeydim ve bugünümü onunla geçirmek istemiştim. Elimi ona uzatıp elini tuttum.

Elimi tuttu. "Neden bilmiyorum ama bugün bunun dışında bir şey yemedim."

Kaşlarımı çattım. "Niye?"

"Bilmiyorum işte. İştahım yoktu. Şu an otoyolda sınırları aşmak istiyorum yalnızca."

"Zaten durgun görünüyordun.. Canını sıkan bir şey mi var?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. "Emin değilim. Bir şeyler olmalı ancak hatırlamıyorum. Hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Kafanı dağıtalım o halde. Olur mu? Daha iyi hisseder misin?"

Derin bir nefes verdi. Uzanıp dudaklarımı öptü. "Bebeğim benim. Olur elbette."

Gülümsedim. Diyeceklerini düşünürken yüzümün kızardığına emindim. Arkama iyice yaslandım. "Aslında.. Bir şey merak ediyorum. Yani.. Babamdan dolayı çok uzun araba yolculukları yaptım ve çok fazla vakit geçirdim arabalarda.. Seninle de geçiriyorum şu an.."

Kaşlarını çalarken gülümsedi, "Baban.. Yarışçı mıydı?"

"Yani.. Yarışçı diyemem ama ara sıra katılırdı. Kendisi ülkenin her bir tarafına satış yapardı. Müşterileri ile görüşmeye giderdi her gün. Saatler giderdi her gün. Ben de ara sıra ona eşlik ederdim."

"Ah anladım bebeğim. Merak ettiğin şey ne peki?"

Başımı eğdim. "Hm.. Ah belki, "Yüzüne baktım. "Burada sevişebiliriz."

Sırıttı. "Burada yapmak mı istiyorsun?"

"Denemek istiyorum, evet."

Güldü, "Aslında iyi bir fikir. Beğendim. Bir gün deneyelim."

Güldüm. "Tuhaf karşılamamana sevindim."

"Ben bunu tuhaf mi karşılaşacağım?" Diye sordu hayretle. "Ayıp ettin bebeğim. Arabaları ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Seninle bunu burada yapmayı çok isterim. Ama şimdi olmaz. Çünkü pek iyi hissetmiyorum. Uhm.. Aslında, huysuzluğumu sana yansıtmak istemiyorum."

"Anladım, sorun değil."

"Güzel.. Ben seni evine bırakayım o zaman. Sonra birkaç tur atar eve dönerim."

Düşündüm, "Buna gerek yok. Beraber gezelim."

"Hız yapacağım ama. Bu riskli."

"Kendi canını riske atıyorsun da-"

"Aynı şey değil Seungmin. Ben bunu göze alamam."

"Ben sana güveniyorum Minho. Eğer sen de kendine güvenmeseydin bunu yapmazdın zaten."

Kaşlarını çattı, "Senin hayatını riske atacak kadar kendime güvenmiyorum."

Uzanıp dudaklarını öptüm saniyelerce. Ayrılmak istemiyordu, dudakları hala hareket ederken ayrıldım ondan. Sert bakışı ile bana bakarken, "Gelmeni istemiyorum." Dedi.

"Sorun değil, hadi gidelim."

İç çekti ama beni dinlemişti. Sürmeye başladı. Çok hızlı gitmiyordu ilk dakikalarda. Ama tünele girdiğinde gördüğü boş yolla azmıştı. Sorun yoktu, babamda çok hız yaptı ben küçükken. Sorun yoktu.

Önüne aniden çıkan tır ve arabaların arasından hızlı bir şekilde geçerken kendinden oldukça emin görünüyordu. Sertçe kapının kolunu tuttum. Gözü kararmış gibi bakıyordu yola. Sorun yoktu ama. Her şey yolundaydı.

Her saniye kaza yapacakmış gibi gelse de kendimi tuttum. Yalnızca bir kez.. burun buruna gelmişti önümüzdeki bir araç ile. Elim korku ile bacağını kavramıştı. "Sakin ol," Dedi düz bir ses tonunda. Ama ben bacağını bırakmamıştım.

Devam ettik aynı şekilde. İyice uzaklaşmıştık. Yarım saattir yol gidiyorduk oldukça hızlı bir şekilde. Şu an yavaşlamaya başlamıştı. Yavaş yavaş hızını düşürüyordu. Ormanın içine doğru, soldaki yola girdi dikkatle.

Uzun bir yokuş çıktı. Buradan bütün gittiğimiz yol görünüyordu. Dağın kenarını yoğarak yaptıkları yolu beyaz ışıklar ile aydınlatmışlardı. Koca dağın kenarında bir süs gibi duruyordu nokta nokta lambalar.

Arabayı park etti düz bir yere. Burası yol değildi ancak yol olamayacak kadar da kötü değildi. Uzun saniyeler boyunca yolu seyretti. Yeniden iç çekti, koltuğunun altındaki düğmeye basıp sona kadar arkaya çekti. Ellerini kafasına götürdü bacaklarını iki yana açıp. Nefes vererek konuştu. "Hayat çok yorucu."

Dudaklarımı büzdüm dediği şey ile, "Öyle.."

Sağa eğdi başını, bana baktı kısık gözleri ile. "İyi ki yanımdasın..." Gülerek önüne döndü. "Aynı anda ikimizi de bırakmana çok şaşırmıştım. Gerçekten geri gelmeyeceksin sanmıştım."

İçimi bir hüzün kapladı, "Onunla beraberken sana aşık olduğum için kendime kızmıştım."

"Normal.. Haklısın. Ama herkes yaptığını yapamazdı. Peki geri niye döndün? Gurursuzluk değil mi bu senin için?"

"Ben sevdiğim adam için bunu yaptım."

Yorgun bakıyordu gözlerime. "Resmen bir boşluğa attın kendini. Çok korkusuz olmalısın."

Gülümsedim dediği ile. "Bilemiyorum. Korktuğum şeyler var. Yakında gün yüzüne çıkar."

O da gülümsedi benimle. "Benim doğru kişi olduğumu nasıl anladın?"

"Emin değilim aslında.. Ama psikolojide kadınların babalarına benzer erkeklere aşık olduklarını söylerler.. Erkekler için de bu anne olarak geçerli."

"Annene mi benziyorum yani?"

"Aslında.. Babama."

"Ama sen erkeksin."

"Sen de öyle. Ben de buna pek anlam veremedim ama.. Öyle. Benzersiniz. Tabii ben bunu.. Az önce fark ettim."

"Nasıl yani?"

"Stresini atmak için hız yaptığında sanırım.. Bu bana gösterdi biraz. Dikkat ettim, birçok özelliğiniz aynı."

"Bir gün tanışayım babanla."

Kafamı aşağı yukarı salladım. "Peki iyi misin şu an?"

"Evet, daha iyiyim."

Gülümsedim, "Güzel, sevindim."

"Kucağıma gelebilir misin?"

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "İstiyor musun yani?"

"Evet, neden olmasın?"

"Erken olduğunu düşündüğünü sanmıştım.."

"Sadece sana zarar vermek istememiştim."

Kucağına yerleşirken mırıldandım. "Vermezdin.."

Altdudağını ağzına doğru yuvarladı, "Seungmin.."

Kollarımı boynuna sardım ve dudaklarını öptüm.

free guy - minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin