Bazen insanın aklına her şey gelebiliyordu. İnsanların ne kadar yalancı olduğunu görünce masum insanlardan şüphe etmeye başlıyordun. Ve bu bazen can acıtıcı olabiliyordu. Benim dürüst düşüncem şu an sol tarafımda oturup bacağımı yavaş yavaş okşayan arkadaşım Jisung, Minho ve bana üçlü bir gece geçirmek için teklif yapabilirdi.
Kendisi sol tarafımda otururken öne hafifçe eğilmiş sağımdaki erkek arkadaşım ile sohbet ediyordu. Tuhaftı, Minho hiçbir şey demiyordu.
Gülümseyip Minho'nun elini elime aldım ve parmaklarını incelemeye başladım onları dinlerken. Minho'ya biraz yakın durmaya çalıştım. Bir kolunu üzerimden sol omzuma attı o esnada. Şu an ikisinin arasında kalmış gibi hissettim. Bu çok güzeldi ama daralmıştım sanırım. Beni böylesine sahiplenmeleri iç kıpırdatıcıydı.
Aralarından kalkıp mutfağa gittim ve kendime su doldurdum. Bardak ile yanlarına gittiğimde aralarına oturdum gülümseyerek. Konuşmaları demek ki epey bir hararetliydi ki bu kadar uzun sürmüştü. Aynı pozisyona geri dönmüştük. O saniyeden sonra sohbetlerine katıldım. Dakikalar sonra da ayağa kalkıp uyumak istediğimi söyledim. Jisung kaşlarını çattı. "Uykun mu geldi şimdiden? Saat daha on."
"Bugün çok çalıştık. Uyumalıyım. Aynı zamanda sen de uyumalısın."
Gözlerini devirdi. "Uyumak tercihim değil. Sen gidip yat istersen. Biz daha otururuz."
Kaşlarımı çattım. "Eğer ben gidersem o da benimle gelir."
Kollarını göğüs hizasında birbirine kavuşturup sırıttı. "Emin misin?"
Minho kıpırdamamıştı. Başını eğip güldü yalnızca. Onu dürttüm. "Minho, kalk."
Kalkmadı. Kaşlarımı çatıp kolundan tuttum. Çektim onu ama o kalkmadı. Kendisi beni çekip geri oturtturdu. "Yarın işin yok zaten. Uyumasak sorun olmaz." Dedi.
"Ya bakın, delirtmeyin. İkiniz de kalkın! Yatağa!"
Ayağa hışımla kalktığımda ikisinden biri de arkamdan gelmemişti. Dudak büzüp Minho'nun odasına gittim. Üzerimi değiştirip yatağa girdim ve örtüye sıkıca sarıldım. Minho'nun gelmesini bekledim. Ama gelmedi.
Ben tam uykuya daldığında belimde kollar hissettim. Boynumda ise dans eden dudaklar hissettim. "Ihmm.." Kolunu tutup ittirmeye çalıştım uykulu bir şekilde.
Dudakları kulağımın alt kısmına geldi. "Benim Seungmin." Diye mırıldandı. Dudakları yanağıma yaklaşınca ağzındaki şarap tadını aldım.
Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Gözlerimi araladım. "Ne yapıyorsun?"
Sırıttığını gördüm. Bir eli ile yanağımı tutup aralanmış dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dudaklarının arasındaki dilini sürttü dudaklarıma. Gözlerimi yumdum, bu bir rüya gibiydi. Ona çevirdim vücudumu ve dudaklarımı dudakları üzerinde dans ettirmeye başladım. Elini kalçama götürüp parmakları ile kaba etimi kavradı. Bir kolumu boynuna sarıp yüzümü yüzüne doğru ittirdim. Başını yana doğru eğip daha çok öptü beni.
Nefeslenmek için geri çekildim. Boyun girintisine soktum kafamı. Yutkundum. "Sen içki içemezsin..."
"Arkadaşına ayak uydurayım dedim." Yüzünü geri çekip gözlerime baktı. Konuşmak için dudaklarımı araladığımda uzanıp dilini dudaklarımın arasına soktu. Bana ıslak bir öpücük hediye etmişti. Sırtındaki elimle etini sıktım parmaklarım arasında.
Onu omuzlarından tutup ittirdim. Öpücüklere doymuyordu. "Yeter." Derken nefesimi verdim. "Benimle bir şey konuşmak istiyordun.. Söyle hadi."
"Ciddi bir şey Seungmin. Şu an sırası olduğunu sanmıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
free guy - minmin
FanfictionSeungmin işinden dolayı katıldığı bir araba yarışında kendisine gerçek bir rakip bulur. O rakip ise Seungmin'i yenene kadar yakasından düşmemeye kararlıdır. - minmin - devam ediyor 120824