- 14 -

32 8 1
                                    

Artık buraya görev için değil de zevk için rahatça gelebildiğim için mutluydum. Geçmişte olmuş ve bitmiş şeyler beni biraz rahatsız etse de onları unutmaya çalışıyordum çünkü zaten.. Kimse kusursuz olamazdı. Her insanda kusur bulduğum gibi, kendimde de kusur buluyordum. Bu normaldi.

Yarış çizgisini ilk geçmiş yarışmacı olarak mutlu ve zaferini yaşar bir vaziyette barın olduğu yere -başlangıç çizgisinin olduğu yere- gittim arabamla. Diğerleri de arkamdan geldi. Aynı yolu kullanmıyorduk oraya dönerken, çünkü bu çok tehlikeli olurdu.

Bara ulaştığımda arabamı güzel bir yere park ettim ve arabadan inip Minho'nun gelmesini bekledim. Ondan önce ise henüz tanışmadığım yeni bir yarışmacı geldi. Benim yolu izlediğimi görmüştü. Arabasından iner inmez bana seslendi, "Hey Bay Kim," Ona döndüğümde devam etti, "Tebrikler."

Gülümsedim. "Asıl ben tebrik ederim. Siz olmasaydınız birinci olamazdım nasıl olsa."

Güldü. "Ne mütevazı birisiniz." Bana doğru yürüdü ve elini uzattı. "Heesung."

Elini sıktım. "Kim Seungmin."

Gülümsedi içtenlikle. Geri çekildi. "Namınızı ta Gimpo'dan duydum. Çok iyi bir yarışmacı olduğunuz söylentileri haklı çıktı. Fazlası ile iyisiniz."

"Teşekkür ederim. Siz de öyle."

Gözlerini çok hafif kıstı."Lee ile mi çalışıyorsunuz?"

Kaşlarımı çattım. Ona Lee demesini bozuntuya vermemeye çalıştı. "Evet, onunla çalışıyorum. Niye sordunuz?"

"Yarışmada sizi kolluyor gibiydi biraz."

"Sanmıyorum. O kazanmayı sever."

"Bilemiyorum artık. Ama bana sizin kazanmanızı sever gibi geldi."

Derin bir nefes verip yola baktım. Minho gelmişti. Ardından ona döndüm tekrar. "Memnun oldum. Daha sonra tekrar görüşürüz."

"Elbette, iyi günler."

-

"Sana bir şey anlatacağım." Dedi Minho. Yine dağın başındaydık arabasının içerisinde. Gece mavisi gökyüzü ve aynı renkteki göl karısından sohbet ediyorduk.

Kafamı ona çevirdiğimde devam etti. "Seni ilk gördüğümde yüzün bana inanılmaz tanıdık gelmişti. Ama yüzünü beğenmemiştim." Kaşlarımı çattım cümlesi ile. "Çünkü kafamdaki yüz ile uyuşmuyordun. Bu fark bana senin kusurun gibi geliyordu. Halbuki sen yalnızca benim beklentimi karşılamadın. Buna sebep olan şey senin kusurun olması falan değildi. Senin kusurun yoktu. Buna sebep olan şey benim kafamın içindeki düşünceydi. Bir şeye benzediğin düşüncesinden dolayı olmuştu." Durup düşündü. "Ama şu an sen bana dünyanın en güzel şeyiymişsin gibi geliyor. "Sen bana sadece varoluşun bunu öğrettin. Artık bir şeyi beğenmediğimde beklentim ile olan şeyi karşılaştırıyorum. Ve fark ediyorum, beğenmemek değil aslında bu.. Sadece tanıdık bir şey bize her zaman çok daha güzel geliyor."

Birkaç saniye sustu, yalnızca bana baktı
O sırada ben ona bir soru yönelttim. "Peki ya bana niye bunu anlatıyorsun?"

"Sadece merak ediyorum.. Ben senin beklentini mi karşıladım yoksa kusurlarımı kabul mü ettin?"

Gözlerimi hafifçe kıstım. Onu ilk gördüğümde zamanı hatırlamaya çalıştım. "Bunu hiç düşünmemiştim.." Düşündüm biraz. "Ben sana gıcık oluyordum. Çok gıcık biriydin."

Gülümsemesi genişledi. "Sen de aynı şekilde."

Yüzümde bir gülümseme belirdi. "İkonik bir ilişkimiz vardı." Karşıma bakarken konuştum. "Aslına bakarsan ben şuna inanıyorum,"

Gözlerini kıstı hafifçe ve bedenini bana çevirdi. "Evet?"

Ona kafamı çevirdim yeniden. "Ben babam gibi bulacağıma inandım. Çünkü ünlü bir psikoloğun kitabında okuduklarım bana bunu anlattı. Hyunjin'i sevdim ama o ne babama benziyordu, ne de anneme. Her zaman onun doğru kişi olduğuna inanmak istedim. Ama daha sonra ben seninle tanıştım. İlk başta benim için hayatımda yalnızca bir figürandın. Ama daha sonra babama ne kadar çok benzediğini fark ettim. İllegal yarışmalara katılır ve eve geç dönerdi. Annem ile sırf bu yüzden çok kez kavga ettiklerini hatırlıyorum. Babam kömür firmasında çalışıyordu. Müşteriler ile görüşmeye gitmek için her gün saatlerce yol giderdi. Yani gayet tecrübeli ve iyi bir şoför. Tabii o zamanlar Avustralya'daydık biz. Daha küçüktüm, on yedi yaşlarım falan. O zamanlar babamla seyahat etmeyi çok severdim. Her ne kadar iş seyahatleri olsa da onun havalı arabasına biner ve yolculuk yapardım babamla. Güzeldi. Aynı zamanda onun bir arkadaşı vardı, onunla gezmeyi çok severdi ama ben sevmezdim o adamı. Çünkü o olunca beni yanlarına almazlardı. Benim on sekiz yaşlarıma doğru da bir gün annem ile babam kavga ettiler. Nedenini hiçbir zaman öğrenmedim ama o gece babam o adamla beraber gitmişti ve çok fazla hız yaptığı için arkadaşının ve kendisinin ölümüne sebep olmuştu." Düşününce içim paramparça olmuştu, yine de anlatmaya devam ettim. "Ben onu her zaman eşsiz bir sürücü olarak düşündüm. Her insan hata yapabilirdi ama o yapmazdı. O en iyisiydi. Ukalaydı çoğu zaman. Eğlenmeyi severdi ve kendini de çok beğenirdi. Bunu söylemekten hiç çekinmezdi. Güzel de bir yüzü vardı, annem bundan çok şikayetçiydi ama adam ne yapsın? Çirkin olamazdı. Elli yaşında yirmilik çıtır gibi görünüyordu."

Dudaklarımı büzdüm. Vücudumu ona çevirdim. Dilimi altdudağımda gezdirdim. Düşünüyordum. "Sana benziyor yani.. Ben," Bir nefes aldım. "Sana karşı bir şeyler hissetmeye başladığımı anladığımda babamla seni karşılaştırdım. Kaderim olduğuna karar verdim bundan sonra da."

"Bu yüzden mi risk aldın.. Hyunjin'den ayrılmış olman-"

"Zordu, evet. Büyük bir risk almıştım. Ama dedim ya, ben seni istiyordum. Kaderimde sen vardın." Sırıtarak ona baktım. "Peki ya senin bir hikayen var mı?"

"Sana göre fazla odunum galiba."

Güldüm, "Değilsin, endişe etme."

"Konuşmanın başında anlattıkların odun olmadığını kanıtlamaya yeterli bana kalırsa."

"Bilemedim."

"Senin baban ve annen nasıl kişilerdi? Anlatmak ister misin?"

Başını eğip düşündü. "İlk önce neden ajan olmak istediğini açıklar mısın? Kim sana önderlik etti?"

Dilimi yanağımın iç kısmında gezdirdim. "Chan hyung bana yardımcı oldu. Komşumuzdu ve bana her zaman abilik yapmıştı. Aynı zamanda kendisi Hyunjin'in abisi."

Kaşlarını çattı. "Aranız nasıl peki şu an?"

"Yani, fena değil. Ama çok güzel de değil. Limoni biraz. Beni çok sever ama. Hala yani.. Sever beni.. Çok emeği var bende."

"Peki neden onun gibi olmak istedin?"

Düşündüm. "Bir gün onu yakaladım birilerini döverken. O birileri ise bir çeteydi. Fazla kişilerdi ama Chan hyung onları alt etmişti. O zaman çok etkilenmiştim ondan ve onun gibi olmak istemiştim."

"Anladım.. İyiymiş.." Gülümsedi, "Otele gidip yatalım mı?"

"Şu sıralar ütün paramı otellere verdim, biliyor musun?"

Güldü. "Tamam, sorun değil. Ben öderim."

free guy - minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin