#HİKAYE TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR, GERÇEK KİŞİ VE KURUMLAR İLE HİÇBİR BAĞLANTISI YOKTUR#
İyi okumalar değerli okurlar...
___________________<3
"Tamam abi Ebru Ay, 2 saate çiftlikteyiz." Dedi kerem. Birazdan öğle yemeğine çıkacak olan doktoru bekliyorlardı. Kimi kimsesi olmayan, tamda istedikleri gibi bir doktor.
Arkasında arayanı, yarın öbür gün soranı olmayam biriydi.Doktor hastane kapısında belirdiğinde elinde sadece telefonu vardı. Birşeyler kurcalıyor dalgın bir şekilde yürüp gidiyordu. Kerem ile sadık arabadan inip, yavaşça açık hastane kafesinde oturmuş olan Ebru ile beraber 4 doktorda gözlerini gezdirdiler. Doktorun sağ çaprazındaki masaya oturdular. Bir şeylerden bahseder gibi öylece konuştular.
Doktor çok uzun süre kafasını telefondan kaldırmadı.Önemli bir işi vardı. Babasının İstanbul'un en önemli hastane ve otellerinin, restorantların yapıtı olmakta bile bu kadar önemli değildi çünkü konu kardeşi Zelihaydı.
Klavyenin üzerinden hızlıca parmakları gezindi.
"Ablacım bu iyi işte al hem serhatta sever. Zaten sana hesi yakışır kuzum ama bu diğerlerinden daha hoş durdu sanki""Of abla bilmiyorum ya. Hepsi çok güzeller. Ama serhat pek açık şeyler istemiyor biliyorsun" diye yazmıştı.
Tam ona cevap vereceği esnada Kerem ise planı devreye soktu.
"Doktor hanım yardım edin, ilerde kardeşim kafasını ağaca çarptı baygın halde yatıyor nolur!" Diyerek feryat figan sadık yardım istemeye gelmişti. Belki doktor fark etmemişti ama oturalı uzun zaman olmuş ve diğer doktorlar görevlerinin başına dönmüştü."Tamam, sakin olun, lütfen bana yerini gösterin." Diyerek adamı sakinleştirmeye çalıştı.
Rol yapan adamı.
sadık koşarak yolun ilerisinde olan
Parka, yeşil alana doğru ilerlemeye başladı. Doktor onun arkasından kıvrak adımlarla gözlerini dört açıp yerde uzanan bir adam arıyordu.Parkın içine geldiklerinde,
"Kardeşiniz nerede beyfendi?" Diyerek bakışlarını bir kez daha etrafta dolaştırdı. Tam bu esnada burnuna gelen bez ile ne olduğunu anlamadan gözlerı karardı.________<3________
Maral Barbaros:Gözlerimi yavaşça araladığımda karşımda iri yapılı bir adamın oturduğunu fark ettim. Kafamı iki yana sallayarak en son nerede olduğumu ve şuan burada ne yaptığımı anımsamaya çalıştım.
Ben kaçırılmıştım.
Hemen yattığım yerden pozisyonumu düzelterek daha doğru oturmaya çalıştım. Boylu boyunca uzandığım için beni dikizleyen adamdan rahatsız olmuştum.
"Siz kimsiniz?" Diyerek gözlerimi ovculayarak kendime gelmeye çalışıyordum.
"Kalk" dedi ayağa kalkarken.
Hızlıca ellerimden destek alıp ayağa kalktım.
"Siz kimsiniz?" Diyerek sorumu yeniledim. Sert yüz ifadesi bir kale gibi sağlamdı. Bir kaç saniye durup gözlerimin içine baktı. Bacaklarımın titrediği fark etmiştim.
"Doktor, içerdeki hastayı yaşat." Dedi. Gözlerim az ilerde olan tahtadan eve kaydığında bu sefer istemsizce gözlerim etrafada dokunmuştu. Ev sol taraftaydı ve biz ise onun önünde açık balkondaydık.At sesleri geliyordu kulaklarıma.
"Siz kimsiniz? Benim burada ne işim var? Ne yaptınız bana?" Diyerek cellallendim. Korkmaya başlamış bu sebepten sinirlenmiştim.
Korkuyu gizlemenin en iyi yöntemi sinirdi.
"Doktor, içerideki hastaya bak, işini yap!" Bir kaç adım üzerime geldi.
"SİZ KİMSİNİZ? NE İŞİM VAR BENİM BURADA!" diye bağırarak bir kaç adım gerilemistim. Korkuyordum fakat bunu belli edemezdim. Dik durmalıydım. Benim arkamda dağ gibi babam vardı.
"Doktor!" Dedi. Sesindeki sertlik benim amiliyatta tuttuğum neşterden daha keskindi.
"İçeri gir hastayı yaşat!"
"Ben nerdeyim sen kimsin be adam! NE HASTASI!? NE YAŞATMASI!?" Diye bende bağırdım yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARACI
Randomfail ve mağdur aynı kişi olamaz... Pis işlerine alet edilen kimsesiz bir doktor kaçırılırsa, fakat adamlar yanlış doktoru kaçırıp bunu sonra fark ederse ne olur? İş yaptığı adamın, en büyük müsterisinin kızını kaçırırsa?