4.Bölüm: Bir Rüya.

1.7K 134 135
                                    

Şarkı önerisi;
Aleyna Tilki-Yüce Dağ Başında

🌸 Yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? Tepkilerinizi, düşüncelerinizi ve hayallerinizi merak ediyorum. Satır aralarına mutlaka tepkinizi belli etmeyi unutmayın. Desteğiniz motivasyon kaynağım, iyi ki varsınız.🌸

MÜGE BALA 4 YAŞINDA...

“Kaynıma bebek koy Güyte, kaynıma bebek koy!” diye bağırdı Müge Bala minik elleriyle karnına vurduğunda. “Anne oycam ben, kaynıma bebek koy!”

İlkbahar günlerinin birinde, çocuklarla birlikte bahçede oyun oynayan Çelebi, kızının bu lafıyla havale geçiriyormuş gibi kendini yelpazeledi. Serinlemek için bir bardak suyu kafaya diktiğinde baygınlık geçirmemek için sakin olması gerektiğini hatırladı. Kendini hırsla attığı çimenden doğrularak, bir dirseğini yere dayadı ve karşısındaki minik cadıya dikti bakışlarını.

“Hayır!” dedi sert bir sesle. “Esved,” dişlerini birbirine kenetledi. “Karnına,” Yüzünü ovuşturdu. “Bebek,” Boynunu kütletti. “Koyamaz!”

Tane tane kurduğu bu cümleye boş boş baktı Müge Bala. Karnına vurduğu elleri duraksadı. Kınarcasına amcasını süzdü. Yeni aldığı sakızını ağzını yaya yaya çiğnedi. “Cık,” dedi umursamazca. Gültekin Esved’e döndü. “Koyabiyiy.”

Ağzındaki eklerle şok içerisinde kalan Gültekin Esved’le bir süre boş boş bakıştı. “Tufan’ın babaşı, anneşinin kaynına bebek koymuş, hadi şen de benim kaynıma koy Güyte!” dedi Gültekin’in koluna yapışıp ona naz yaptığında. “Lüpfen koy, lüpfen!”

Çelebi’nin ürkütücü bakışlarını üzerinde hisseden Gültekin gerilerek sertçe yutkundu. Nasıl hamile olunur bilmiyordu ama kendilerinin böyle şeyler konuşmalarının ayıp olduğunu bilecek yaştaydı. Dayı, ona ve İdris’e mahremiyetle ilgili şeyleri erkenden öğretmişti.

Lâkin karşısındaki bu bücürün mahremiyetle uzaktan yakından alakası yoktu. Yaşı küçük olabilirdi ama Gültekin ona, ‘ayıp öyle şeyler söyleme’ demesine rağmen itinayla onu dinlemiyor ve bunu yapmaya devam ediyordu. Yaşı, cadılığından hiçbir şey götürmüyor veya getirmiyordu. O her yaşta aynıydı.

En azından Gültekin öyle olacak sanıyordu.

Ne demesi gerektiğini bilemeyerek, “Ama onlar anne-baba.” diyerek bir çıkış yolu aradı. “Sadece anne babaların bebekleri olur, karnına bebek koyamam.” Üzülmesin diye onun saçlarının tepesini okşadı ama küçük kızın hiç üzülesi yoktu.

“Cık,” dedi sakızını çiğnemeye devam ederken. “Koyayşın.” Tavrı kendinden emindi. Takı kutusunu açtı ve içinden iki yüzük çıkardı. Üzerinde papatya modifleri olan, mor yüzüğü kendi parmağına taktı. Aynı şeklin, yeşil olanını da Esved’in parmağına geçirdi. “Bak evyendik,” dedi havaya kaldırdığı elini onun gözüne sokmak istercesine. “Aytık kaynıma bebek koyabiyiysin.”

“Ama Müge-“ diye mırıldanmıştı ki kafasının üzerinden geçen terlikle duraksadı. Safa’nın yine Dilaşub’u kızdırdığını ve onun tarafından kovalandığını görünce göz devirdi.

Müge Bala onu umursamadı. “Baba bak,” dedi uzata uzata. Tombik parmaklarını havada salladı. “Ben geyin oydum!” Sevinçle kıkırdadı. “Güytenin geyini oydum!”

Çelebi işkence çekiyormuş gibi yüzünü buruşturdu ve gözlerini yumup içinden bolca sabır diledi. Derin derin nefeslendiğinde kızının elini öpüp, “Babam,” dedi uzlaşmacı bir sesle. “Ben olurum damat, hadi gel benimle evlen. Benim gelinim ol.”

İNCİ ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin