Bölüm Şarkıları;
Sezen Aksu-Keskin Bıçak
Nilüfer-İnkar Etme😟
Karanlık. Sekiz harf, tek kelime. Onlarca cümle içerisinde önemsiz bir detay.
Karanlık. Benim geçmişim ve geleceğim.
Ne hissetmem gerektiğini bilmediğim, evreninin tam olarak nerede olduğunu kestiremediğim uçsuz bucaksız bir karanlıktaydım. Burası neresiydi? Dipsiz kuyu misali çekildiğim bu acı da neyin nesiydi? Ölmemiştim. Ölüm bu kadar acı vermezdi. Ölünce geçerdi acılar. En azından bana öyle denmişti. Ben böyle bilirdim. Bala annemi, Çelebi babama sorduğum zaman bana öldü demişti. Ölümün ne olduğunu adını aldığım annemden öğrenmiştim. Canı çok acıdı mı baba diye sorduğumda, iyi insanların canları acımaz babam demişti. Bala anne iyi bir insandı.
Peki ya ben? Ben iyi bir insan mıydım? Belki de öldüm ve iyi bir insan olmadığım için bu kadar çok canım yanıyor.
Hayır. Ölmedim. Ölmek için henüz çok erken...
Bundan sebep birbirine sımsıkı kenetli gözlerim birden aralandı. Sanki okyanuslar ortasında nefessiz kalmışım gibi derin bir soluk çektim ciğerime. Boğazımı yakan bu nefes, şiddetle öksürmeme sebep olduğunda kendime zaman tanıdım. Hırıltılı nefesimi dizginledikten sonra, güçlükle başımı çevirip etrafa bakındım.
Bedenim yüzünden sığmadığım küçük pembe yatağımda veyahut hastanenin beyazlarla süslenmiş herhangi bir odasında gözlerimi açmayı bekledim lâkin umduğumu bulamadım. Önce sağ taraftaki siyah kapı ilişti gözüme. Sonra olduğum yerden güçlükle kalkarak, oturur pozisyonda diğer tarafa çevirdim bakışlarımı. Bomboş, kocaman bir odanın ortasında öylece etrafıma bakındım. Gri, kirli duvarları... Bana en uzak köşedeki lavaboyu... Tavanın tam ortasındaki projeksiyonu ve kapının altındaki kedi-köpeklerin geçmesi için tasarlanmış küçük kare kapıyı inceledim bir süre.
Burası neresiydi? Nasıl buraya gelmiştim ben?
Bakışlarım, aşağı düştüğünde üzerimde hâlâ ringdeki kıyafetlerimin olduğunu ve her tarafımın kan ter içinde olduğunu gördüm. Elim, üzerimdeki kan lekelerine gittiğinde, dokusunun kuruduğunu ve üzerimde pıhtılaştığını hissettim. Rengi çok koyu olmadığı için ve hissettiğim ağrılar beni henüz terk etmediği için ringin üzerinden fazla zaman geçmediğini anladım. Usulca ayaklandım olduğum yerden. Başım döndüğü için ilkin tökezlesem de ayakta durmayı başardım. Aksak adımlarla kapıya doğru yürüyüp kulpunu tutarak açmaya çalıştım. Kilitli olduğu için açılmazken, eğilerek köpek kapısını ittirmeye çalıştım bu sefer. Onu da arkadan kilitlemiş olmalılar ki o da açılmadığında sakinliğimi koruyarak etrafı tekrar inceledim.
Yine değişik bir şey bulamazken, camın bile bulunmadığı bu oda bana hapishanedeki hücremi anımsattı lâkin burası oradan daha büyük ve daha soğuktu.
Tekrar kapıya dönüp, yumruğumu üst üste vurmaya başladım. "Kimse yok mu?!" diye bağırdım sesimi birilerine duyurmak adına. "Neredeyim ben, kimse yok mu?!" Birkaç kez daha vurdum. Canım acıdığı için ve ayakta durmaya güç bulamadığım için yavaşça kapının dibine çöktüm. Nefes nefese, "Kimse yok mu?!" diye bağırdım.
Gültekin nerede? Arkadaşlarım nerede? Burası neresi ve ben neredeydim? En son hatırladığım şey maçı kazandığım ve bedenimin yere yığıldığı an Şeyhanlı'nın haykırmasıydı. Devamında bilincim kaybolmuştu ve şu an gözlerimi açtığımda ise buradaydım.
Tam elimi tekrar kaldırıp, kapıya vurmaya hazırlanmıştım ki, etrafı aydınlatan tek ışık cızırtılar çıkararak bir anda söndü. Etraf zifiri karanlığa bulandığında, tavandaki projeksiyonun ışıkları yanıp söndü. Aktif hâle geldiğini belirten küçük bir tık sesi duyulduğunda, birden dört duvarın dördüne de yüzünde maske olan birisi yansıdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/369633667-288-k556806.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNCİ ÇİÇEĞİ
Novela JuvenilO gece, kuru soğuğun bedenimi yaktığı o anda terk etti çocukluğum bedenimi. Cıvıl cıvıl renkleri olan o küçük kız öldü, gecenin karanlığına boyanan kadın doğdu küllerinden. Ve dudaklarımdan tek bir mırıltı döküldü benim bile kulağıma ilişmeyen: "Aff...