Kitabın şarkısı: Gülşen-Emrin Olur
HİKAYEDE GEÇEN OLAYLAR TAMAMEN KURGUDUR VE HAYAL GÜCÜ ÜRÜNÜDÜR. GERÇEKLİKLE HİÇBİR ALAKASI BULUNMAMAKTADIR.
⛓️
YEDİ YIL ÖNCE...
Cahildim dünyanın rengine kandım diyordu Neşet Ertaş.
Cahildik, dünyanın renklerine kanıyor, kimi zaman benliğimizi, kimi zaman da insanlığımızı geride bırakıyorduk. Öyle bir kararıyordu ki gözümüz, öyle bir kapılıp gidiyorduk ki burnumuzun ucundaki hakikati göremez hâle geliyorduk.
Hayale aldandım boşuna yandım diye devam ediyordu.
Hayaller kuruyor, gerçekleştirmek için uğraşıp duruyorduk lâkin hayat kartlarını atıyor, oyunu yeniden başlatıyor ve avuçların boş bir şekilde geri gönderiyordu seni. Gitmez sandıkların gidiyor, yapmaz dediklerin yapıyor, ölürüm dediklerin ruhunu öldürüyor ve sende sen namına bir şey kalmayıncaya kadar ziyan ediyordu.
Bahtına düşen yalnızca bir avuç hayal kırıklığı, dudaklarına pelesenk olmuş iki tutam ah ve yüreğindeki tonlarca büyüklükteki ağrı oluyordu...
"Bekliyorum," diyerek sevdiğinin gözlerinin ta içine bakan Müge Bala'nın da dudaklarına pelesenk olacaktı iki tutam ah. "Seni hep bekleyeceğim." Doğru söylüyordu. Beklerdi. Müge Bala sevdiğini hep beklerdi. Bin ömrü olsa, binini de gülüm dediği yarine kurban ederdi.
"Geleceğim." diye mırıldandı Gültekin Esved. "Sana hep geleceğim." Giderdi. Giderim sanırdı. Müge Bala dendiği an, sevdiği kadın dünyanın ta diğer ucunda bile olsa, ona yine giderdi. Hep gitmişti. Hep de giderdi. Ölüm ayırmadıkça Gültekin'in karşısında kim durabilirdi? Hangi güç onu, inci çiçeğim diye sevdiği yarinden ayırabilirdi?
Hiçbir güç.
En azından o öyle sanıyordu.
Ama öğrenecekti. Asla asla dememesi gerektiğini bu gece kafasına vura vura öğrenecekti. Hayat öğretecekti. Büyük konuşmaması gerektiğini bu geceden daha iyi hiçbir gecede de öğrenemezdi.
Bu gün onun da; sevmelere kıyamadığı, kokusuna doyamadığı inci çiçeğinin de dönüm noktası olacaktı.
Bu gün bir cinayet işlenecek, ölen yalnızca iki ruh olacaktı.
Bu gün biri ölecek, insan oğlu insanlığından utanacaktı.
Bir küçük kız çocuğu ölecek, bir ölü kadın doğacaktı küllerinden.
Bunu bilmeden birbirlerinin gözlerine son kez uzun uzun baktılar. Fıstık yeşili, dizlerinin hemen üzerinde biten saten elbisesinin içerisinde bir kuğu gibi önüne döndü ve adımladı düğün davetinin verildiği koca salonlarının çıkış kapısına doğru Müge Bala.
Ve şayet bu bakışın son bakış olacağını bilselerdi daha fazla izlemek için nelerini vermezlerdi.
Ve şayet bilseydi Müge Bala bu evden çıkışın bir daha geri dönüşü olmayacağını, o zincirleri kendi kollarına bağlar, ailesinin güvenli kollarından çıkmazdı hiç.
İnce detaylarla süslenmiş iki taraflı koca kapının hemen yanındaki korumalara arka bahçede olacağı bilgisini vererek oraya doğru adeta koşturarak ilerlemeye başladı. Davetlilerin ve gürültülü müziğin rahatsız edici seslerinden uzaklaştığı için az da olsa rahatladı heyecandan kastığı vücudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNCİ ÇİÇEĞİ
Ficção AdolescenteO gece, kuru soğuğun bedenimi yaktığı o anda terk etti çocukluğum bedenimi. Cıvıl cıvıl renkleri olan o küçük kız öldü, gecenin karanlığına boyanan kadın doğdu küllerinden. Ve dudaklarımdan tek bir mırıltı döküldü benim bile kulağıma ilişmeyen: "Aff...