Dördüncü evre kalp yetmezliği olmasına rağmen, mutlu görünmeye çalışıp hayata tutunmak için çabalayan yirmi iki yaşındaki Ahsen Pembe.
Hastanede ve çevresinde yaşadığı olaylar ve başa çıkma çabası.
Onun için Amerika'dan gelen kalp cerrahı Aslan Ya...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÖLÜM -9-
Efsan'ın Gittiği Gün:
Ablasının mesajını görünce önce ne yapacağımı bilemeyip ses yapmamak için Ahsen'in odasından çıkmıştı ve kafeteryaya inmişti. 'Babam kayıp' mesajıyla dakikalarca bakışmıştı. Elinden gelen bir şey yoktu ama bir şeyler yapması gerekiyormuş gibi hissetmekten geri duramıyordu. Tedaviyi tekrar reddettiği anlamına geliyordu bu hareketi ve ona tekrar tedavi için diz çöküp yalvaracak gücü yoktu.
Ani bir kararla annesinin yanına gitmek ve babası için çabalamak amacıyla yerinden kalktı ve sadece elimdeki telefonla hastaneden çıktı. Kabanını almayı akıl edemeyecek kadar doluydu zihni, çıkar çıkmaz sonbahar rüzgârını her zerresinde hissedip titremişti ama geri de dönmemişti.
Ayaklarını sürüye sürüye yakındaki anayolda, sabaha karşı dikilerek taksi çevirmeye çalışmıştı ama herkes sarhoş sanıp, yanından geçip gidecek kadar vicdansızdı. Daha çok üşüyüp kaldırıma oturmuştu ve kendime sarılmıştı. Yorulmuştu Efsan.
"Bu saatte nereye gidecektin sanki, hastanenin önünde kaybolmuş gibi kaldın şimdi." Kendi kendine konuşuyordu. "Geri de dönmeyecek kadar inatsın sen, ne yapacaksın şimdi sokakta?" diye sordu içimdeki aptala. O demişti, gidelim demişti. Aklı var mıydı sanki de Efsan'a öğüt veriyordu? O değil ses suçluydu.
Aklında tonla düşünce geçti orada otururken. Ahsen ne olacaktı? Bulunan kalbi Mercan'a vermişti evet ama tekrar ne zaman ona kalp bulunabilirdi? Yaşayacak mıydı?
Aslan Bey'in asistanı olan adam, nakil olmasına gerek olmayacak tedavisinden bahsetmişti ve güven vermişti ancak Efsan kaygısından kurtulamıyordu. Kendini bildi bileli yanında olsan Gül Pembe teyzesini kaybetmişti, ailecek çok zorlanmışlardı. Annesi yerine koyardı Gül'ü Efsan.
Ama Ahsen giderse, zorlanmaktan da öteye giderdi Efsan. Canından çok seviyordu Ahsen'i. Zeynep kadar o da ablasıydı, ondan küçük olsa bile. Attığı her adımın arkasında, yıllarca onun adımını hissetmişti ama o giderse adımları da giderdi. Ama Ahsen ölürse zaten adım atamazdı ki.
Yaşamayı bildiği tek bir hayat vardı, o da Ahsenleydi. Başka bir şey bilmezdi Efsan, varı yoğu Ahsen'iydi. İlk kelimesi Açen'di onun, anne demeden önce Ahsen'i istemişti ruhu.
Hayatının her yerinde yanında olan kız kardeşinin olmadığı bir gelecek düşünemiyordu. Efsan ilkokula başlamıştı, Ahsen hemen yanındaki sırada bitivermişti. Ortaokula geçmişti, aynı sınıfta olamadıkları için müdüre yalvarmış Ahsen. Liseye geçmişti, Ahsen derslerine sıkı sıkı sarılmıştı. Anlamadığı konuları Efsan'a öğretebilmek için canını dişine takmıştı. Üniversiteye geçmişlerdi, Ahsen Efsandan çok daha yüksek bir puan yapmıştı, makine mühendisliği okumak istiyordu. Ama Efsan istemiyordu, Ahsen yine onun peşinden gitmişti. Puanının çok daha altında bir okula gitmişti Ahsen ve bundan asla pişmanlık duymamıştı.