Dördüncü evre kalp yetmezliği olmasına rağmen, mutlu görünmeye çalışıp hayata tutunmak için çabalayan yirmi iki yaşındaki Ahsen Pembe.
Hastanede ve çevresinde yaşadığı olaylar ve başa çıkma çabası.
Onun için Amerika'dan gelen kalp cerrahı Aslan Ya...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÖLÜM -10-
Efsan yanındaki insanları öylece bırakarak, umursuzca koşarak odadan çıktı. Karşıdaki masasında oturması gereken Filiz'i aradı gözleri, o da yoktu. Masada hiçbir hemşire yoktu.
Arkasından seslenen Güneş'i duymaksızın ayaklarının götürdüğü şekilde koridorda koşmaya başladı. Ahsen'in, Aslan ile gerçekleştirdiği tedavi programı duvarında asılıydı, şu an tedavi saati değildi.
Odaya girdiklerinde, Ahsen'in çantasının yere düştüğünü ve içindekilerin öylece zemine dağıldığını görünce ip kopmuştu Efsan'da. Aklından türlü türlü düşünce geçiyordu şu an da, kendisi yokken iki günde ne olmuştu, Ahsen şimdi neredeydi? Filiz ve diğer hemşireler neden yerinde yoktu ve etrafta ölüm sessizliği vardı?
Efsan gücünün yettiği hızda koşarak daha önce hiç kullanmadığı merdivenlere yöneldiğinde peşi sıra hem Güneş hem de İlkan vardı. Kızlar ne olduğunu idrak edemedikleri için henüz harekete gelmemişlerdi ama onlarda birazdan atılacaklardı koridora.
Efsan bir aşağı, bir yukarı baktı, nereye gideceğini bilmiyordu ki. Arkasından gelen Güneş ona ulaşırsa durdurmaya ve sakinleştirmeye çalışacaktı, Efsan kaçmalıydı, Ahsen'i bulmalıydı.
Tam o sırada aşağıdan bir güvenlik görevlisi, hızla önünden geçip yukarı çıktı. Telsizine, "Kadın'ın atlamasını engelleyin, itfaiye yolda!" diyerek giden kadını duyunca Efsan kontrolünü tamamiyle kaybetti ve tam Güneş'in geldiği anda, atılıp merdivenleri ikişer üçer çıkmaya başladı.
Güvenlik görevlisi önde, Efsan arkada, Güneş peşinde en yukarıya kadar çıktılar. Güvenlik adam beyaz kapıyı ittirerek açtı ve tüm teras gözleri önüne serildi Efsan'ın. Onlarca insan vardı yukarıda, aralarında Filiz'in de olduğu büyük bir kalabalıktı. En önde Aslan duruyordu ve konuşuyordu. "Ahsen Hanım!" diyerek yavaşça ileri açılıyordu. Yaklaştığı kişi, terasın köşesindeki demirlerin hemen önünde dikilen Ahsen'di. Efsan kalbinin durduğunu hissetti bir anda.
Nefes alamadı, üzerine karanlık bir ağırlık çöktü ve kalbini gölgeledi. Ayakları zor dik duruyordu, gözleri dolmaya başlayıp görüşü kapanıyordu ama yine de, bir kaç adım terasa çıktı.
Efsan ağlarken ayakta duramazdı, ama yine de Ahsen'e koşar gibi atılmıştı.
Gelişiyle Filiz dâhil bir kaç kişi ona dönmüştü ama Aslan umursamamıştı bile. Efsan sakince gelip Aslan'ın arkasına geçene kadar geldiğini fark etmemişti belki de.
Ahsen korkuluklara tutunmuş öylece gökyüzünü izliyordu, ona seslenenlere asla bakmıyordu. Arkasındaki kalabalığı duymuyordu. Gerçekten duymuyordu.