Dışarıdan gelen korna sesiyle birlikte annemle olan sohbetimi kısa tutarak dışarıya doğru adımladım. Anneme kuzenimle dışarıya çıkacağımı söylemiştim. Bu yüzden dışarıya çıkmasına izin vermeden hemen dışarıya çıkıp arabaya bindim.b Yavuz'u görmesini istemiyordum.
"Biraz tedirgin gibisin?" diye mırıldandı soru soran bir ses tonuyla Yavuz.
"Anneme kuzenimle dışarıya çıkacağımı söylemiştim..." dedim gözlerimi kaçırırken. Yavuz'un gözlerinin içine bakmaya utanıyordum. Dediğim gibi eğer başkomiserimi görecek olsaydım eminim son nefesimi verirdim.
Asosyellik başa bela...
Yavuz, arabaların pencerelerini açarken, "Nereye gitmek istersin? Asosyel kızımızı nereye götüreyim?" diye sordu yarım ağız.
Kollarımı önümde bağladım ve, "Bilmem..." diye mırıldandım. Yavuz'un beni baştan aşağıya süzdüğünden habersiz ellerimle oynuyordum.
"Çok güzel olmuşsun." diye mırıldandığında hemen kafamı kaldırdım ve Yavuz'a baktım. Mavi gözleri beğiniyle doluyken benim utanmamı sağlamıştı.
"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek önüme dönerken.
Bana takılarak eliyle omzuma hafiften vurdu ve, "Ben nasıl olmuşum?" diye sordu. Utandığım için göz ucuyla kıyafetlerine baktım. Üzerine giydiği beyaz gömlek ve altına giydiği kumaş pantalon üzerinde şık duruyordu. Antrönör olduğu içinde çok fazla spor yapıyordu. Yaptığı sporlar boşa gitmiyor kas yaparak geri ona dönüyordu.
Yavuz, en az başkomiserim kadar kaslıydı.
"Şey..." diye mırıldandım ellerimle oynamaya devam ederken. Resmen ecel terleri döküyordum burada.
Arabayı sürerken yandan bana baktığını göz ucuyla görebiliyordum. Tek kaşını kaldırdı ve, "Sana güzelsin dedim seninde bana yakışıklısın demen gerekmiyormu?" diye sordu alaya alan bir ses tonuyla.
"Çok yakışıklı olmuşsun." dedim utana sıkıla bir anda. Bana dediği cümlenin bir değişini dile getirmiştim.
"Hımm şimdi memnun oldum bak." dediğinde kahkaha atmamak için zor duruyordum. Yavuz'un yüzünde gördüğüm gülümseme sahici bir gülümsemeydi. Asosyel ve kimseyle muhattap olmayan bir öğrenciyle böylesine iyi anlaştığını yeni fark eden Yavuz'un yüzünde şaşkınlık emareleride vardı.
"Yemek yemeye gidelim istersen?" diye sordu bir önüne bir bana bakarken. Omuz silktim ve, "Benim için fark etmez." diye mırıldandım. Saat beş buçuktu ve fazlasıyla açıkmıştım. Hava hafiften kararmaya başlıyordu. Küçük çantamın içerisinde duran telefonumu aldığımda tümden kapattığım telefonumu açtım. Telefonumu açtığımda hayal kırıklığı yaşamak kırılan her bir cam parçasının vücudumu delip kan akmasını sağlamıştı.
Başkomiserim sadece neden gelemeyeceğinin açıklamasını yapmıştı. Gönlümü alabilmek için tek kelime bir şey yazmamış üstüne üstlük aramamıştı bile. Ben olsam enayilik yapar milyonlarca mesaj atardım. Yapmışlığımda vardı...
Üzgün bir surat ifadesiyle telefonumu çantama koydum ve küsmüş bir çocuk gibi kollarımı önümde bağlayarak üstü açık arabanın dışarıda görünen her bir mazarasında gözlerimi gezdirdim.
"Başkomiser gönlünü almadı değil mi?" diye sorduğunda sesinde eğlenen bir tını yoktu.
Dudaklarımı büzdüm ve omuz silktim.
"Tamam tamam merak etme aynı şeyleri söyleyerek canını sıkmayacağım. Ama onun için üzülmeye değmez. Mesela benim onun önüne attığım yemi çok çabuk fark etmişti. Yani, operasyon falan o kadar da uzun sürmemişti. Belki yirmi dakika?" dedi düşünüyormuş gibi tek gözünü kısarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞ Mİ GELECEK (𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠)
Novela JuvenilUzun bir süredir okuduğu okulda asosyel olduğu için dışlanan Ayperi bir gece rastgele bir numaraya yazar. Nereden bilebilirdi ki rastegele yazdığı numaranın sahibi bir başkomiser? Ayperi: Konuyu değiştirme hızınıza hayran kaldım başkomiserim. Ayhan:...