8.Bölüm

360 28 37
                                    

BESTE AYÇİÇEK

"Beste... Ben sana çok pis aşık oldum Ayçiçek."

"Ha?"

"Bu nasıl tepki kızım? Ya dur. Duydun işte. Aşığım sana."

"Semih sen... İyi misin? Hasta mısın? Ateşin mi var? Sarhoş musun yoksa? Antrenmanda kafana top mu yedin?"

"Ne saçmalıyorsun kızım?"

"Asıl sen ne saçmalıyorsun oğlum? Ne aşkı?"

"Ya ciddiyim ben. Aşığım sana."

"Oğlum senin sevgil-"

"Ayrıldık."

"Ne ara amına koyayım?"

"Yaklaşık yarım saat önce."

"Daldan dala atlayan kuş musun oğlum sen? Yürü git bir ayrılık acını yaşa."

"Kızım sen ne değişik bir insansın ya? Sana aşığım diyorum. Normalde şuan bana sarılman gerekiyordu. Sen kalkmış git ayrılık acını yaşa diyorsun. Ruh haatası manyak kadın. Ama yalan yok bu hallerin hoşuma gidiyor."

"Sen... Delirmişsin." Gözlerimi kaçırdığımda bana bakıp gülümsedi.

"Asya haklıymış."

"Ne konuda?"

"Utanınca yanakların kızardığında çok tatlı oluyormuşsun."

"Üstüne bir de eski sevgilinle benim tatlı olduğumu mu konuştun?" diyerek bir elimle yüzümü saklamaya çalıştım.

"Beste... Seni seviyorum. Ne dersen de bu değişmeyecek."

"Daha iki gün öncesinde nefret kustuğun birine aşık olamazsın."

"Senden hiç nefret etmedim Beste. Sana da söyledim. Seni gördüğümde, düşündüğümde içimde hissettiğim garip duygudan nefret ettim ben. Ama şimdi anladım. Benim böyle olmamın sebebi sana aşık olmammış. Ben seni kendimden uzaklaştırmaya çalışarak kendimi kandırmışım sadece."

"Benim şuan... Sana bir cevap mı vermem lazım?"

"Acele etmek zorunda değilsin."

"Kafamı dinlemek istiyorum."

"Nasıl istersen." Ben eve dönerken arkamdan seslendi. "Beste! Yarın gel."

"Aptal." Hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Eve girdiğim gibi odama gidip kapıyı kilitledim. Elimi kalbimin üstüne koydum. Kitaplarda okumuştum. "Heyecan da böyle bir şey demek ki."

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Derin bir nefes verip tesise girdim. Bisikletimi kilitledikten sonra her zamanki yerime geçtim. Semih daha gelmemişti.

"Ooo erkenciyiz." Yanıma gelen Ciro'ya gülümsedim.

"Gece pek uyuyamadım da."

"Hayırdır? Niye?"

"Hiç." Biz konuşurken diğerleri de gelmişti. Semih'i görünce kalbimin hızlandığını hissettim. O da sahaya girdiği gibi ilk bu tarafa bakmıştı. Beni görünce gülümseyip göz kırpınca utandığımı hissederek başımı çevirdim. Ciro da onların yanına dönünce antrenmana başlamışlardı. Ben de Semih'e bakmamak için ders çalışmıştım. Mola vakti geldiğinde yanımdaki sıcaklıkla Ciro'nun geldiğini düşünerek gülümseyerek o tarafa döndüm. Sırıtarak bana bakan Semih'i görünce gülümsemem gitmişti.

"Bunu sevmedim Ayçiçek. Beni görünce gülümsemenin büyümesi lazımdı." Bir şey demeyip önümdeki ders notlarına döndüğümde eliyle çenepi tutup başımı kendisine çevirmişti. Aramızdaki sessizlikten dolayı yutkunma sesim fazlasıyla duyulmuştu. "Heyecanlandın mı sen?"

"Ne alakası var ya?" diyerek çenemi kurtardım.

"Kalbin hızlandı sanki?"

"Kafanda kurma Kılıçsoy."

"Benimki çok hızlandı Beste. Baksana." Elimi tutup kalbinin üstüne koydu. Harbiden çok hızlı atıyordu. Hemen elimi çektim. Defterimi çantama koydum. Çantamı da omzuma takıp binaya girdim. Böylece Semih'i görmezdim. Salonda trk başıma otururken Şenol hoca geldi.

"Beste? Ne yapıyorsun burada tek başına kızım?"

"Şey... Hep sahada olunca sıkıldım da. Biraz da içeride durayım dedim. Hem sınava iki haftadan az kaldı. Ders çalışmam lazım."

"Aaa bak şanslısın. Üst katta ardiye vardı bizim. Bugün orayı temizlettik. Masa sandalye de koyduk. Boşta şuan. Sen geçsene."

"Olur mu ki öyle? Kızmasınlar."

"Saçmalama kızım. Gel hadi." Şenol hoca beni üst kattaki odaya çıkardı. İçerisinin yeni temizlendiği çamaşır kokusundan belli oluyordu. "Sen takıl kafana göre. Ben de çocukların yanına gideyim."

"Tamam. Teşekkür ederim." Şenol hoca göz kırpıp çıktıktan sonra üstümdeki hırkayı askılığa astım. Çantamdan çıkardığım defteri de masaya koydum. Yaklaşık bir saat çalıştıktan sonra kapı açılmıştı. Ciro, Rafa ve Necip gelmişti. "Hoşgeldiniz."

"Vay... Yeni oda hayırlı olsun kardeşim."

"Benim odam değil. Şenol hoca geçici olarak kullanmama izin verdi sadece."

"Olsun. Bu da bir şeydir. Mekan değişikliği iyidir."

"Semih'i görmekten iyidir."

"Anlamadım?"

"Ha? Yok. Bir şey demedim. Antrenmanınıza gitsenize siz."

"Kız haklı beyler. Şenol hoca parkurda süründürür bizi."

"Öğle yemeğinde gel."

"Peki." Onlar çıktıktan bir dakika sonra tekrar kapım açıldı. Ciro olduğunu düşünerek önümdeki deftere bakmaya devam ettim. "Ne unuttun Ciro?" Duyduğum kilit sesiyle başımı kaldırdım. "Ruh hastası."

"Ben de seni."

"Çocuklaşma. Aç şu kapıyı." Ayağı kalktığımda o da kalçasını masaya yaslamıştı. Önünde durup elimi uzattım. "Ver anahtarı."

"Benden kaçmasaydın böyle bir şey yapmama gerek kalmazdı."

"Ya deli misin nesin? Ver şunu." Anahtarı almak istesem de asla yetişemiyordum. Ona iyice yanaşıp parmak uçlarımda yükseldiğimde belimden tutup vücudumu kendine yaslamıştı. Merakla başımı eğip ona baktığımda ise dudaklarımızı birleştirmişti. Biz şuan... Öpüşüyor muyduk? Pek öpüşme gibi değildi. Sadece dudaklarını dudaklarıma değdirmişti. Hareket etmiyordu. Gülümsediğini hissettiğimde geri çekildi.

"Tahmin ettiğim gibi. Yumuşak." Ben olduğum yerde kalırken kenara çekilip kilidi açıp çıktı. Kapı kapanma sesinden sonra parmaklarım dudaklarıma gitti.

"Ne oldu lan az önce?"

Dikkat |Semih Kılıçsoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin