18. Bölüm

254 41 9
                                    

Yoldan giderken başımı Ulaş'a çevirdim "Dondurma alalım mı?" bakışları kısa süreliğine üzerime çevrildi. Hevesimi gördüğünde güldü "Olur, ileride dururuz alırsın" gülümseyerek önüme geri döndüm.

"Bunu al" tekrar ona döndüğümde bana uzatılan anahtara baktım "Evin anahtarı ihtiyacın olur" elinde ki anahtarı avuçlarımın içinde bıraktığında baktım öylece. Bir ay kalıcaktım ama anahtarını vermişti. Buna da mutlu olmassın be Olca.

Beş dakika kadar sonra bir dükkanın önünde durduğumuzda ikimizde indik. "Ben alıp gelirim hemen" ona arkama dönerken dükkana girdim. İçeride kırklarında bir abi varken sabah olduğu için olmalı pek insan yoktu. Restorana erken gittiğimiz için bazen çok erken oluyordu.

İki tane külah dondurma alırken adama döndüm. Fiyatını ödediğimde dondurmaların paketlerini çıkartıp dükkanın içinde ki çöp kutusuna attım.

Dükkandan çıkarken kaldırımın üstünde bana sırtı dönük Ulaş'a baktım. Bir elini arabanın üzerine koymuş telefonla konuşuyordu. İki elimde dondurmalarla dolu olduğu için ilerledim.

"İyi, en azından o geceye göre" diyen sesini duyduğumda adımlarım durakladı. Kimden bahsediyordu?

"Bir daha ona alkol aldırma be oğlum. Sarhoş hiç çekilmiyor" omuzlarım düşerken yüzüme düşen yağmur damlasını umursamadım.

"Ben onun bakıcısı değilim. Bir daha öyle sarhoş olup gelirse uğraşamam" bir süre karşı tarafı dinledi "Umrumda değil. Dediğim gibi uğraşamam" boğazım düğümlenmiş gibiydi yutkunamadım. Gözlerim doldu.

Beni restorandan alıp eve giderken hiç öyle görünmüyordu yada ben yine kendi görmek istediğimi gördüm. Ulaş ne yaparsa yapsın ben hep kendi düşüncelerime yordum. Bakıcım değildi. Evet benim bakıcım değildi ama onun böyle düşünmesi canımı çok yakmıştı.

Dolan gözlerim yüzünden görüşüm kötüleşirken göz yaşımı akıtmamak için gözlerimi kırpıştırdım. Onun beni sevmesini beklerken şuan olan?

Elimde ki dondurma yere düşerken yağmur yağmaya yavaş yavaş başlıyordu. Bakışları bana dönerken gözleri yerdeki dondurmalardan bana çevrildi. Elindeki telefonu kapatıp bana doğru ilerlediğinde "Olca" diyen sesi bile canımı yaktı.

Kaşları çatıkken bana yaklaşmasına kalmadan iki elimle göğsünden hızla ittim. Çok etki etmedi ama geriye sendeleyerek birkaç adım geriledi.

"Ulaş!" gözümde ki yaşlara akmak üzere olan yağmur damlaları gibi sahip çıkamıyordum. "Sen sevilmeyecek bir adamsın" zihnimdeki o kadar cümle arasında seçtiklerimi söyledim ona.

"Ve ben bu adamı çok sevdim" bakışları beni anlayamadığı için öylece bana bakarken birkaç adım ilerleyip onu tekrar ittirdim "Ben sana yıllarca aşıkken sen bunu göremiyecek kadar körsün" biraz önce dediklerine değinmek istemiyordum çünkü onları düşünmek bile kalbimi parçalarken söyleyemezdim.

Yutkundu "Ben..." dedi ama ben devam etmesine izine vermedim "Sen körsün Ulaş. Birkaç günlük adam bile sana olan aşkımı gözlerimde gördü ama sen yıllardır sana olan aşkımı göremeyecek kadar kördün."

Daha fazla durmamak için ona sırtımı dönüp yürümeye başladım ama kolumu tutup çektiğinde onu ittim "Sakın Ulaş. Uzak dur benden" öyle bir bağırdım ki ben bile şaşırırken o kalakaldı.

Ona sırtımı dönüp kaldırımda yürüdüm. Adımlarım kaçarcasına hızlıyken yağmur yağmaya başlamıştı. Yaza rağmen şiddetli esen rüzgar üzerimde ki kıyafetlerimi uçuşturuyordu ama umursamadım.

Yağmur şiddetlenirken gözlerimi hafif kıstım. Üstümdekiler ıslanırken saçlarım yüzüme yapışmıştı. Sırılsıklamdım ama içimde ki acı her şeye rağmen canımı yakıyordu.

Çantamdan telefonumu çıkardığımda telefonun üstüne çantamı koydum ıslanmasını engellemeye çalışarak. Restorandayken aldığım Mert'in numarasını buldum.

"Beni alır mısın?" sesim tahminimden daha titrerken yutkundum. "Sana konumu atıyorum beni al lütfen" ayaklarım dururken gözlerimi sıkıca kapattım.

"Ankara'ya gidiyorum"



✨✨✨

PİJAMALI KIZ (yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin