12. Bölüm

351 58 5
                                    

Tabakları masaya koyduktan sonra geri döndüm. Masalların arasından geçerken Ulaş'ı görmemle adımların olduğu yerde kesildi. Kendisi gün boyunca mutfaktaydı sadece mola vermek için çıkıyordu o da çok olmuyordu. Sabah erkenden buraya gelip çalışmaya başlamıştık ve Ulaş'ın bana karşı hiçbir şey hissetmediğini söylemek zor değildi.

"Patronunu böyle dikizlemeye devam edersen işleri aksatırsın" arkamda Mert' in sesini duyduğumda gözlerimi Ulaş'tan zorlaki bir şekilde çekip Mert'e döndüm.

Gözlerimi kırpıştırırken güldü "İşine geri dön garson" ben utanırken aksine o eğleniyor gibiydi "Şey bencede" hızla kaçarcasına yanından geçtim.

Siparişleri almaya devam ederken telefonuma gelen bildirimle insanlardan ayrı restoranın balkonuna çıktım.

Dicle: Orada havalar nasıl?

Olca: hiçbir şey olduğu yok.

Dicle: Öyle diziklemekten öteye gitmezsen aranızda hiçbir şey olmaz.

Beni takip mi ediyor diye etrafıma baktım. Beni bu kadar iyi tanıması şaşırtıcıydı.

Olca: ne yapmamı bekliyorsun? Kucağına mı atlayayım.

Dicle: Biraz güzelliğini kullanabilirsin.
Çocuğa yakın ol.

Olca: işlerim var sonra yazarım.

Telefonu kapatıp içeri geri geçtiğimde bir süre çalıştım "Garson?" Mert'in seslenmesiyle ona doğru döndüm. Ulaş ile karşılıklı oturmuş beni çağırıyordu.

Onların masasına geldiğimde Ulaş telefonundan kafasını kaldırmadı bile. "Bize içecek getirir misin Olca? Bana bir limonata, Ulaş sen ne istiyorsun?" Ulaş başını kaldırmadan iki yana salladı "İçmiyeceğim" yüzüm düşerken Mert'in Ulaş'ın elinde ki telefonu çekip almasıyla ikimizde şaşırdık.

"Oğlum sen bu aralar çok bağımlı oldun şu telefona. Biraz konuşalım dedim sen yüzüme bile bakmıyorsun" Mert'in sözleriyle elinde ki telefonu masaya bırakıp bana döndü "Bana çay getir lütfen Olca" dedikten sonra ben onlara sırtımı döndüm. Sadece bunun için yüzümde saçma bir tebessüm vardı.

Çay ve limonata ile masaya geri geldiğimde bardakları önlerine koydum. İkisi sohbet ederken Ulaş bir kere bile dönüp bana bakmamıştı.

Onları masada bırakıp ilerlerken "Olca bunu balkona götürür müsün?" burada yeni tanıştığım kızlardan biriydi Elif. Elindekileri alıp balkona çıktığımda sadece bir masa doluydu. Şuan çok kişi yoktu. Restoran genelde akşam saatlerinde kalabalık olurmuş.

Tek başına oturan otuzlarının başındaki adamın masasına geldiğimde tabakları masaya yerleştirmeye başladım. Bu kadar şeyi nasıl yiyeceğini anlamazken bana dönük bakışları sarhoş olduğunu düşündürdü.

"Sen garson musun?" üzerimde ki kıyafetten belli olmuyor muydu sanki? "Evet" gözleri çekinmeden bütün bedenimi süzerken güldü "Turuncu saçlı bir kız ilk kez görüyorum" ağır ağır konuşmasına cevap vermedim.

Ayağa zor bir şekilde kalktığında sabit kalamayacak kadar sarhoş olduğu için tekrar sandalyesine düştü ama bu sırada tutunmak için kolumu tuttuğu için benide kendisine çekmişti.

İçkinin kokusu burnuma geldiğinde yüzümü buruşturup bana arsız bakışlar atan adamdan elimi kurtardım. "Afiyet olsun" arkamı dönüp içeri ilerlerken sözlerini duymuştum "Nereye gidiyorsun be kızım, eğleniyorduk ne güzel." bu saatte neden sorhoş olurdu ki insan?

Restoranda bir süre işlerle ilgilenirken o adam oturduğu masadan kalkmadığı gibi sürekli bana bakıyordu. Akşam olurken o adamın görmediği içeri kısımlarda çalıştım. Beni çok rahatsız ediyordu.

PİJAMALI KIZ (yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin