Merhabalaaar. Evett oldukça uzuun bir bölümle sizlerleyiim. Umarım beğenirsiniiiz <3
Not: Ada'nın yüzüğünün görseli yukarıııdaa...
İyi okumalaarr :))
—
"Ay abla ne şanslısın ya. Bir tane de erkek kardeş doğursalarmış ya enişteme. O da benim nasibim olurdu ne güzel."
Deniz taşınmaz listesinde sayfaları çevirirken hayallere dalmıştı. Annem ensesine yavaşça şaplak attıktan sonra mutfak lavabosuna yöneldi. "Lise sona geçtin, üniversite sınavına gireceksin hala zengin koca derdindesin. Hayalleri bırak da sınava hazırlanmaya başla istersen kızım."
Cümle içerisindeki 'istersen' kelimesinin herhangi bir hükmü olmadığını ben de Deniz de biliyorduk. "Ferhat abinin çalıştığı dershane ile görüşmeye gidelim haftaya. Ödeme konusunda yardımcı olur, demişti annesi geçen pazarda."
Deniz acı gerçekle yüzleşmek istemezken "Anne dur şimdi ya." Diye sızlandıktan sonra dosyayı masada bana doğru çevirip "Abla bak bu çok güzelmiş. Bahçesi de kocaman." Dediğinde ofladım. Sabahtan beri birbirinin tıpkısı villalara bakıp seçmeye çalışırken bir yandan da nişanım için arka plan süsleri yapıyorduk. Baktığımız villaların hepsi üç katlı, arka bahçesinde havuz olan, önünde geniş verandası olan lüks villalardı. Güzellerdi güzel olmasına da, hepsi benzerdi işte. Seçmek çok zordu. Sadece bir yıl, onda da yarım yamalak yaşayacağımı söyleyemediğim için annemler ev seçme işini ciddiye almıştı ve mecbur ben de onlara ayak uyduruyordum.
Annem ilgisi çekildiği için sebzeleri yıkamayı bırakıp bluzu ile ellerini kuruladıktan sonra masadaki dosyaya doğru eğildi. "Güzelmiş kız gerçekten. Bu bahçeye ne biberler, ne domatesler ekilir." Dedi.
Deniz güldükten sonra "Anne bahçede barbekü var, şömine var. Sen diyorsun biber, domates. Çalış biraz dersine canım, biraz zengince konuşmayı öğren. Dünüşlerine mahcup olacaksın valla." Dedi. Annem somurtarak doğrulduğunda Deniz'in söylediklerine gülsem de anneme kıyamadığım için "Bir alan ayarlarız, dikersin anne, ne olacak." Dedim. "Hem zenginlerde de bu hobi olarak yapılabiliyor sonuçta. Boş ver sen Deniz'i." Dedim. Annem "Deniz kaşınıyor zaten." Diyerek tekrar sebze yıkamaya döndü.
Annem de beğendiği için merak edip elimde birbirine yapıştırdığım çiçekleri masaya kurumaya bıraktıktan sonra Deniz'in gösterdiği dosyadaki sayfaları incelemeye başladım. Sıcak bir ev hissiyatı veriyordu ev. Mavi ile gri renk arasında hoş bir renk ile boyanmıştı dış duvarları ve çatısındaki kiremitlerin rengi ile uyumlu, tatlı duruyordu. Etrafı yeşillik ve ağaçlar ile sarıldığı için bahçede dışarıdan görülmeyen özel bir alan oluşmuştu. Arka bahçesine camekan kış bahçesi ile çıkılıyordu ve tabii ki de havuz vardı. Bahçesinin peyzajı güzeldi ve şehirde olduğunu unutabileceğin bir havası vardı.
"Tamam, bu olsun, yeter sıkıldım artık."
"Nankörsün sen, nankör. Allah senin gibilere nasip ediyor, benim gibileri Ferhat abinin çalıştığı dershaneye yazdırıyor."
"Anne Deniz biraz geç kalıyor bence ders çalışmaya başlamak için. Aynur teyzenin kızı Selin çoktan başlamış diye duydum."
Deniz'in işaret parmağını dudağı götürüp kaş göz yaparak beni susturma çabaları annemin bize dönmesiyle son bulduğunda şirince sırıtmaya çalıştı. "Anne ablamın yardımıma ihtiyacı var. Nişanımız var, nikâhımız var. Ben böyle günlerde kardeşlik yapamayacaksam ne zaman yapacağım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Mısın?
Genç Kız Edebiyatı"Var mısın?" Bakışlarını bir an olsun kaçırmadan gözlerime merakla bakarken karar vermek zordu. Bir hatayı, doğru ya da yanlış belli olmaksızın gerçek kılmayı teklif ediyordu. Teklifinin arkasında yatan sebeplere hak veren zihnim dudaklarımın arasın...