14. Bölüm

289 41 52
                                    

Merhabalarrr! Bölüm çok uzun olunca ikiye böldüm, 15. bölümü de paylaşacağım aynı zamanda. Bol bol bölüm paylaşıyorum yani şu an dkehffd

Benimle Yan 3, Tüyap Kitap Fuarı'nda satışta olacak, 9 Kasım 16:00'da da imza günüm olacak, gelme şansı olanları beklerim <3

Seç ve Yaşa adlı gizem, gerilim kurgumu da öneririm. Tanıtımı: "Bir yayınevinde editör olarak çalışan Defne Saraç, bir gün kapısının önüne bırakılan, yazarının anonim olduğu bir kitapla karşılaşır. Yayınevine gittiğinde, kitabın tüm çalışanlara bilinmeyen biri tarafından bırakıldığını öğrenir. Kitap, okuyucunun tercih ettiği seçimlere göre ilerleyen, çoğunlukla kötü son ile biten bir kitaptır. Kitaptaki seçimlerin ve sonların gerçek hayatta da yaşanıldığını fark eder ama kitap çoktan basılmıştır ve tüm ülke okumaya başlamıştır. Sarpa saran hayatı düzeltmek artık neredeyse imkansızdır ama düzeltebilecek tek kişi en başından beri gerçekleri hisseden Defne Saraç'tır."

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum <3

Bölüm şarkısı:  Simge Gezmiş - Koş Koş Koş

İki bölüm için de iyi okumalar dileriimm! ^^

**

"Bunları da masaya götürüyorum, değil mi?"

Elinde tuttuğu tabakta dilimlediği domates ve salatalıkların olduğunu gördüm. Domates ve salatalıkları dilimlemekten ziyade soykırım falan yaptığını fark ettiğimde mahcup etmemekle onunla uğraşmak arasında gidip geldim. Yerimde o olsa ne yapacağını düşünerek hareket ettiğimde karar vermek zor olmamıştı.

"İstersen manava götür, tekrar satsın. Hiç kullanılmamış gibiler."

Gözleri elinde vazo gibi dikkatle tuttuğu çiçek desenlerinin olduğu plastik tabağa inip sorunun ne olduğunu anlamaya çalıştı. Evin eski sahiplerinin bıraktığı eşyaları kullandığımız için Poyraz plastik, çiçekli tabaklarla tanışabilmişti. Muhtemelen hayatında kırılana kadar her evde bulunan bu tabaklarla hiç karşılaşmamış olmalıydı çünkü her ev demiştim, her yalı değil...

"Olmamış mı?"

Ben yumurtalı ekmek yaparken solumda verdiğim görevlerle ilgilenmişti ve arada gözlerimi çevirmek dışında pek takibini yapamamıştım ve şimdi sonucunu görüyordum işte.

"Hayır, ne ara blenderdan geçirdin? Hiç fark etmedim." diye dalga geçtiğimde bakışlarını bana doğru çıkarıp gözlerini devirdi. "Büyük doğrama diye sen dedin."

Büyük kesmemek için bıçakla sağdan soldan kaç kere girmişti domates ve salatalık dilimlerine bilmiyordum ama domatesler menemenlik olmuştu. Gülerek "Beni bu kadar ciddiye alacağını bilmiyordum." dedikten sonra tavadaki son posta yumurtalı ekmekleri de mavi ve desenli bir cam tabakta kâğıt havluların üstünde sıraladığım yumurtalı ekmeklerin en üstüne koydum. Daha fazlasına yer kalmamıştı ve daha fazla da kalmamıştı zaten. Bir yumurtalı ekmek dahi koysam kulem yıkılacaktı.

"Tekrar doğrayayım mı?" diyerek tabağı tezgâha koymaya yöneldiğinde ocağın altını kapatıp çelik maşayı tezgâha koyduktan sonra elimi koluna götürüp onu durdurdum. Çekiştirmemiştim ya da durması için güç uygulamamıştım ama elim tenine değdiği gibi durup bana dönmüştü.

Geniş bir şekilde sırıtıp "Bu sefer de ikiye böler bırakırsın, ortan yok. Bence hiç şansımızı zorlamayalım. Sen bunu masaya götür." dediğimde "Şefe de yaranılmıyor. Köle gibi çalışıyorum sabahtan beri." diye söylendi. Herhalde gördüğümde onunla gurur duyacağımı falan düşünerek dilimlemişti salatalıkları, domatesleri ki eleştirime şaşırmıştı. Tamam diyelim hiç doğramadı, hiç yememiş de olamazdı, değil mi?

Var Mısın?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin