11. BÖLÜM : GÜNEŞ KÜSER Mİ?

2.4K 206 186
                                    

 

"Yasalara karşı gelmek hep çok kolaydır, ama çöldeki Bedeviler için bile kamuoyuna karşı gelmek imkansızdır."

-kamuoyu: suskunluk sarmalının keşfi/elisabeth noelle-neumann

11


Suskunlar Sarmalı Teorisi, bir topluluğun onayladığı şeyler hakkında fikir belirtirken korkmamaktı. Fikirlerin ne olduğu önemsizdi, topluluk onaylıyorsa o fikir rahatça belirtilirdi. Mahallenin mimlenmeye karşı ayrı bir içgüdüsü vardı. İçlerinde tuttukları canavarı dışarı atabiliyor olmak onların bilinçaltında sakladıkları şehvetin bir davetiyesiydi.

O davetiyeyi yırtmaksa bana düşmüştü.

Bu girdaba girdiğimden beri bataklığın içinde bir korku hissediyordum. Merakım onun bir adım ötesinde olmuştu her zaman. Kara bu sefer sertçe omzumdan iterek bir adım geri atmama neden oldu. Korkumla yüzleştirdi.

"Sen dedin," dedim şaşkınlıkla. Burunlarımız birbirlerine dokunuyordu. Buna ne kadar gücüm yeterdi bilmiyorum, ama tüm bu kudret intikamını zamana yaymak için pek vaktim yoktu. Bu adalet romanının mürekkebini geç yazıp geç kurutmak olmazdı.

"Neyi ben dedim Melek?" diye sordu. Şaşkınlığıma şaşırdı. Nefesi yüzüme çarptı.

"Sen dedin işte," dedim nefes nefese etrafa bakarken. Geriye doğru adım attım. Nefesi aptal ederdi. Geri çekilmemle bana doğru eğik bedeni doğruldu, "Kara, sen bana dokunulmaz olduğumu söylemedin mi? Ben fark etmemiştim, sen fark etmemi istemedin mi?"

"İstedim." Dudaklarını birbirine bastırdı. Gülümsedi, "Hiç düşündün mü? Belki de o sahafın dükkanına çarpı atma nedenimiz budur."

"Ne?" dedim gözüm seğirirken. Yere çekip fırlattığım örtünün üzerine basarak arkamı döndüm ve şaşkınlıkla yere baktım, "Beni korkutmak ya da üzmek için bir başkasını mı harcayacaksın?"

"Böyle olmalı," dediğinde başım ona çevrildi. Sakince omuz silkti, "Hayat bazen böyle acımasızdır. Yara açmadığında bile iz bırakır."

Korkuyla başlardı her şey. Ya fazla sessizlikle korkulurdu ya da kulak kanatan sesle. Ölüm ya da çığlık gibi.

Kara'nın cümleleri ise işitsel olgudan çıkılan bir hastalık gibi yayıldı. Bu hastalık gitgide büyüyüp gelişti, bana kanseri hatırlattı.

"Tüm sözlerimi geri alıyorum," dedim başımı onaylar anlamda sallarken. Gözlerim yanıyordu, "Sen gerçekten pislik bir herifsin."

Gülümsemesi yüzüne yayıldı, siyah kirpikleri mavilerine doğru hafif kapandı, "Bunu sana hep söyledim. Biraz söz dinlesen daha neler anlatıyorum sana, şaşar kalırsın. Dinlemiyorsun ama."

"Polisi arayacağım," dedim sinirle gülerek. Dibinde bittim ve ellerimi sertçe göğsüne vurdum, "Kadir'i tehdit ettiğinizi söyleyeceğim polise. Seni tekrar içeri alsınlar."

"Tanıştığımız gün gibi mi?" dedi alayla. Kokusu burnuma girdi. İffeti bedenime elimde olmadan saplandı. Eğildi ve çenemden tuttu. Çenemi sıkmıyordu, yine de gözleri beni dövüyordu, "İstediğini ara Melek, kanun bana işlemez."

Onun mavilerinde bu korku tekerrür etti ama teşekkür etmedi. Kulağımdan kan akıttı ama katil olmadı. Ruhumu katletti ama bedenimi masum bıraktı. Tehditler etti ama nesnel kılmadı. Kibar uyarılarını hiç ciddiye almamamın ivedilikle sürmesine son verdi. Bunu yine benimle değil, bir başkasıyla yaptı. Kadir'e bunu yapmasına izin veremezdim. Gerekirse içinde bulunduğum bu Kırmızı denilen yapıtı Kara ile birlikte yerle bir ederdim.

KARA ÇİY | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin