3. BÖLÜM : NORMAL NEDİR?

918 86 75
                                    


Herkesin normalleri vardı. Her normal kendisinin normaliydi, ancak her normal normal değildi.

O halde olması gereken neydi?

Kara'nın jesti beni şaşırtmıştı. Bunun bir tehdit mi yoksa masum bir hoş geldin hediyesi mi olduğunu düşünüp duruyordum.

Karar veremiyordum.

Ertesi sabah evde volta atıp zırt pırt karşıya bakıyordum. Perdeleri çekili, balkonu sessizdi.

Evde aklımı yitirmemek adına dost arayışına kalkıştım ve hazırlanıp kendimi sokağa attım.

"Günaydın," dedim samimi bir sesle. Akşamüstü alttaki pastaneye gelmiştim. Bir şeyler alıp Konak'a inecektim. Bu mahallede akran görmek zordu. En azından evimin altındaki pastanede çalışan bu oğlan ile yakınlık kurmaya çalışmayı denemek istemiştim, "Portakallı kurabiye alabilir miyim?"

Tezgahı silerken gözleri bana çıktı ve bir an yavaşça nefes verip bezi elinden bıraktı. Yan kısma eğilip maşayla bir kurabiye aldı ve kağıt poşetin içine koydu. Oturmayacağımdan emin gibiydi. Hoş, zaten bu pastanede oturan insan gördüğümü hatırlamıyordum.

"Teşekkürler," dedim ücreti öderken, "Adın neydi?"

"Hakan," dedi bıkkınlıkla ve bezini eline aldı, "Kara abi anketi beğendi mi?"

"Ne?" dedim cüzdanımı çantama koyarken. Bir an duraksadım ve ondan laf almak için uydurduğum yalanı hatırladım, "Ha! O mu? Evet çok beğendi, Hakan. Teşekkürler."

Gözlerim ona çıktığında bayık bayık gülüyordu. Yalanım çoktan çekip alınmış, ortaya çıkmıştı sanki. Kara ismini kullanmamam konusunda beni uyarmıştı, belki de evime bıraktığı plakta bahsettiği cesaretim onun sözünden çıkmamdı.

Dükkandan çıkıp mahallenin arka kısmından durağa binmeye karar verdim. Hem mahalleyi iyice ezberlemek hem de insanlara göz alışkanlığı edinmek istemiştim. Kağıdı ucundan açıp kurabiyeyi tırtıklarken diğer yandan sonbaharın mahalleyi öpmesini izliyordum. Hava sabahın köründe biten çiseleyen ile çevreye toprak kokusu yayıyordu.

"Hande!" diye bağırdım ağzım doluyken. Kurabiye kağıdını tutan elimle ağzımı kapatıp diğer elimi ona doğru kaldırıp el salladım. Mahallenin sonundaki minik göletin dibinde bir yaşıtı kız ile oturmuş sohbet ediyorlardı. Bana döndüğünde kaşları şaşkınlıkla çatıldı. Ona doğru ilerlediğim sırada ayaklandı, "Günaydın, nasılsın?"

"Sağ ol," dedi ve üzerimi kısacık süzüp elimdekine baktı. Lokmamı yutup kurabiyeyi ona doğru uzattığımda istemiyorum anlamında elini sallandırdı, "Ne yapıyorsun buralarda?"

"Konak'a ineceğim," dedim heyecanla, "Siz de gelir misiniz?"

"Ne yapacaksın orada?" dedi göletin dibinde oturan kız, "Şahane mahallemizi beğenmedin mi yoksa?"

"Mahalleye bir daha laf edersen abime söylerim seni vurur," dedi Hande kıza bakarak. Sırıtıyordu. Gözlerimiz birleştiğinde ifadesini düzeltti ve başıyla selam verdi, "Hoşça kal, biz gelmeyiz."

Hande'nin neden beni bir türlü sevemediğini anlayamıyordum. Söylenerek mahalledeki oyun parkının yanından geçmeye başladım. Tek tük evlerin kapılarına çizilmiş kırmızı çarpılara anlam veremiyordum. Arka kısımdaki durağa gitmek doğru bir fikir miydi sorgulamaya başlamıştım.

Arka sokaktaki tek tük apartmanların önünden geçerken gözüm Kırmızı denilen apartmana kaydı. İçeride kumar oynayan kocaman adamların olduğunu biliyordum. Çantamın kulbunu sıkıca tuttum ve hızlı adımlarla yere bakarak ilerlemeye başladım. Sokağın kenarından döndüğüm sırada başım bir anda sert bir bedene çarptı.

KARA ÇİY (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin