10. BÖLÜM : SUÇ VE CEZA

1K 118 114
                                    




"Akıl ve adalet bizden yanayken bir şeyleri kulak arkası etmek, reddetmek, karşı gelmek nasıl oluyor da bu denli zor olabiliyor? Otoriteye saygı mı? Sonuçlarından korkmak mı? En başta verilen bir taahhüte sadakat mi? Yalnız kalmak, dam­galanmak, mimlenmek korkusu mu? Yoksa basit bir edilgenlik mi?"

-itaat etmemek/frédéric gros


10

Güneş görmemiş çiçeklerin berrak masalları olmaz. Bakılıp da görülemeyen yüzlerin güzellikleri saptanamaz ve hiç sevilmeyen kalplerin sevgisi anlaşılmazdı.

Kara'nın bana karşı tutumunu bu nedendir bir türlü çözemiyordum. Sadece orada zamanı durdurmak isterdim.

"Günaydın," dedim yarı uykulu boğuk sesle. Gözlerini açtı. Başı tavana bakarken gülümseyen ifadesi asılı kaldı. Bana çevrildi başı, mavileri bedenimi kesmeye başladı.

Onun soğuk ve dengesiz aklında var mıydım, bilemiyorum. Fakat onun evinde somutların içinde vardım, yatağına kıvrılmış, uyumuştum.

"Şey," dedim bana baktığı sırada. Utana sıkıla ondan bir tepki bekliyordum. Tepkisizdi. Gülümsüyordu, ama gözleri dupduruydu. Bana bir şeyler söylemesini beklerken o yalnızca benim şaşkınlıkla sancılanmamı izleyerek keyif alıyor gibiydi, "Kara?"

"Melek?" dedi yumuşak sesle. Rahatsızlığımı sonunda anlamış gibi başını tavana çevirdi ve yavaş bir nefes verdi, "Hatırlamıyorsun, değil mi?"

"Ben en son arabada uyuyordum," dedim doğrulurken. Başım çatlıyordu. Hande ile kadınlar matinesinde yere düştüğümüzde acımayan bedenim sanki çürümüş, acısı ağır ağır çıkıyordu. Ellerim saçlarıma gitti ve saçlarımı kaşımaya başladım, "Kafam çok çalkalanıyor."

Doğruldu. Doğrulması ile ne yapacağımı bilemeyerek hızla sırt üstü uzandım. Bana bakmadan uzun bacaklarını yatağın dışına çıkarttı ve öne eğilip avuç içlerini gözlerine bastırdı. Gözlerini kaşıdığı sırada başı yere eğik, kocaman sırtını izliyordum. Boynunu kütletti ve yataktan kalktı.

"Bir şeyler ye, ağrı kesici içersin," dedi ve dudaklarına sigarasını yerleştirip salona doğru ilerlemeye başladı. Yerimden hızla kalktım. Elbiseyi elime aldım. Uçları kuru çamur kahvesi, buruşuk elbiseye öylece baktım. Kendi başıma giyemezdim. Kendi başıma da çıkaramazdım. Nasıl çıktığını bilemeden elimi yavaşça elbise görevi gören bol tişörtün altına doğru götürüp külotumu kontrol ettim. Yerindeydi.

Oramda bir ağrı sızı yoktu. İlk sevişme sonrası oranın ağrıdığı söylenirdi. Elbiseyi sandalyeye bırakıp ayakkabılarımı aldım ve girişe bıraktım. Minik adımlarla salona ilerledim. Televizyonunu açmış, haberleri dinliyordu. Tavana yakın boyu ile tezgahın önüne dikilmişti. Elindeki tavaya baktım. Krep yaptığı sırada koltuğa oturup geriye yaslandım.

Dudaklarının arasındaki sigaranın yüzüne çarpan dumanı gözlerini kısmasına neden olmuştu. Onu izlemeyi bırakıp önüme döndüm ve gözlerimi koltuğun önündeki ahşap sehpaya çevirdim. Öne eğildim ve kaşlarımı çatarak pamuk şekeri elime aldım.

"Gündüzleri mahallenin abisi, geceleri de prensesi misin?" dedim pamuk şekerin beyaz sapını parmaklarımın arasında döndürürken. Kıkırdamaya başladım.

"Ha?" dedi ve başı tavadan çekilip bana döndü. Pamuk şekeri gördü ve silik bir şekilde gülerek tekrar önüne baktı. Tavayı yukarı doğru sallayıp içindeki krep hamurunu ters döndürdü ve ocağa bıraktı, "Bu da benim gizli fantezim. Bu illeti yemeden güne başlayamıyorum."

KARA ÇİY (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin