17. BÖLÜM : MELEK UNUTSA ŞEYTAN HATIRLATIR

2K 211 150
                                    



Bu denli hızlı dolan sınır şerefine size bu bölümü bu denli hızlı atıyorum ve Kara Çiy kitabını desteklediğiniz için size teşekkür ediyorum <3 Çok kontrol edemedim, yazım hatalarını birkaç gün içinde düzenleyeceğim. Siz böyle sınırı hemen doldurursanız ben de bölümü böyle hemen atarım, sözümü tutarım. Satır aralarında sohbet edelim lütfennnn öptümmmm iyi okumalar <3



--------------------

"Tanrım, değiştiremediklerimi kabul etmek için bana güç ver."

-melekler ve şeytanlar/dan brown.





17




Camdan dışarı bakıyordum. Arabanın içi sessizdi. Sakince İzmir yolunda gidiyorduk. Güç. Tanrıdan isteğim buydu. Ona yalvarma nedenimdi bu. Ellerimi açıp ona kaldırsam, elimden kayıp giden birçok şeye şahitlik ederdim. Bunların başında vicdanım geldi. Kara ile yaptığım bu iştirak düşündürdü, beni ona mı benzetecekti yoksa onu mu bana, düşünüyordum. Sessizliği bölerek başımı ona çevirdim, "Müjgan teyzenin vefatı henüz bende çok tazeyken gidip böyle eğlenip gülmek... Bazen karmaşanın içerisinde unutuyorum. Sonra sanki aklıma gelip bana hesap soruyor."

Yola bakmaya devam etti. Arabanın kısa farları karşıdaki arabanın bagajına hafif dokunuyordu. Direksiyonu tutan elindeki yüzüğe gözüm çarptı. Karanlıkta arada bir parlayarak gözlerime dokunuyordu yansıma.

"Eve gidebiliriz," dedi. Sesi karanlıkla tokalaştı. Kara'nın sesini karanlığın sesine benzetirdim. O da karanlık havalar gibi konuşurdu. Sesi öyle çıkardı. Ben onu incelerken devam etti, "Ben de pek bayılmıyorum tüm o yüksek ses ve kalabalığa."

"Farkındayım," dedim. Gülümsedim. Bunu onu yermek ya da küçük görmek için söylemedim. Zaten kalabalıklardan soyutlanmayı bir güçsüzlük kalkanı olarak görmezdim hiç. Aksine insan kendiyle kaldığında güçlenirdi. Kendini dinlemek, ruhunu dinlendirmekten güzel ne olabilirdi?

"Kara ben odamda eskiden okuduğum bir kitabı buldum. Senin okuyup okumadığını çok merak ediyorum. Kitabın adı En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür. Orada bir söz geçiyordu, hiç çıkmadı aklımdan. Seçilmiş bir yalnızlık insanın sahip olabileceği en büyük lükstür, diyordu kitap. Doğru mu bu?"

Gülümsedi yola bakarken. Ben de onun gibi kitap alıntısı yapmıştım. Bu beni çok heyecanlandırdı. Önündeki arabaya kısaca selektör yaptı. Araba yavaş akan şeride geçince hızlandı, "Hangisi doğru mu? Bu laf mı, yoksa seçtiğim bu yalnızlıkta memnun olup olmadığım mı?"

"Bu laf işte," dedim ona merakla bakarken, "Sence doğru bir laf mı? Hem sen yalnız değilsin ki. Kardeşlerinle aynı apartmanda yaşıyorsunuz. Tüm mahalle gözünün içine bakıyor, bir şey emretmeni bekliyorlar sanki. Bir ihtiyacın olsa herkes arkanda."

"Doğru değil," dedi. Geriye yaslandı. Yüzük olan eli direksiyonu bıraktı ve bacağına koydu. Kumaş pantolonuna bir süre gözlerim daldı. Diğer eli alttan direksiyonu kavradı. Gaza biraz daha yüklendi. "O söylediğin laf yalnız insanlara atfeden bir vicdan mastürbasyonudur, küçük kiracı. Kimse yalnızlığı bile isteye seçmez. Doğa kanunlarına aykırı." Durup bana döndü ve yavaşça gülümsedi, "Okudum bu arada o kitabı."

"İyi de ama neden?" diye sordum merakla. Önüne döndü gözlerimizi kısaca kesiştirdikten hemen sonra, "Niye hiç evlenmedin ki o zaman?"

KARA ÇİY | +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin