1. BÖLÜM : ŞEFFAF

3.5K 198 92
                                    



Bu kitabın gerçek hayatla hiçbir ilgisi olmamakla birlikte, kişiler ve olaylar tamamen kurgudur.

🌹

1

Sırları örten çiyler soğuk ve sessiz... Poyraz rüzgarının esmesi ile kırılıp gittiler, ortaya gerçeklerin külleri savruldu. Küllerin arasında kalakaldılar. Bu, çiylerin ilk yardım çağrısıydı.

Onlar ne beyaz, ne siyah. Şeffaf onların rengi.

Tıpkı bir çiy gibi.

--------------------------------------------

Hey sen,

merhaba.

Burada seninle şeffafları siyahlarla örtüp, yavaş yavaş solup gideceğiz.

Birkaç günah işleyeceğiz beraber,

bence şimdiden tövbe etmeliyiz!

Ancak inan bana, bu adam o kadar güzel ki,

tövbelerimde bile onun için yalvaracağım Tanrı'ya,

sen ise oturup benim halime ağlayacak,
ya da benimle birlikte ağlayacaksın.

Ağlayacağız ama,

ona haykıracak yağmurlarımız, oluşan çiyler de üzerimize örtülen çarşaflar olup bizi koruyacak,

korkma bu yüzden.

Hey,

sence kader diye bir şey gerçekten de var mı?

Ben pek sanmıyorum.

Sen peki,

inanır mısın kadere?

Ben şansın elini tuttuğumuzu düşünüyorum. İyi insanların iyi şeylerle karşılaştıkları külliyen yalan gelir bana. İyi insanlara da kötülük mikropları bulaşabilir, o halde tüm bu etik değerler de neyin nesi? Bu, tamamen şansla alakalı bence. Peki hal böyle olunca, iyi olmamız ne kadar önemli ki?

Birkaç uhrevi düşünce de etkiliydi belki de tüm bu çalkantıda. Bana şansın ne kadar güçlü, kudretli olduğunu düşündürüyordu.

Soruların karmaşaları bir gıpta gibi dökülürken, cevapları bulmak için öylece çırpınır dururdum. İyinin ne olduğunu anlamaya çalışırdım hep. Kaderin olup olmadığını düşünürdüm. Romantik bir insandım, sevmeyi çok severdim. Sevilmek ise sevmekten daha güzel gelirdi bana.

"Kaderimizde yazıldıysa, elimize neden kalem verildi?" diye mırıldandım. Derin bir iç çektim. Omzumdan düşmek üzere olan sırt çantamın askısını biraz oynattım ve servis demirine sıkıca tutundum, "Kafayı yemelik sorular hep."

"Yemişsin zaten kafayı," dedi oturduğu yerden yaşlı bir kadın. Bacaklarının üzerinde bez çantası, üzerinde sonbahar rüzgarına rağmen kalın askılı bir uzun elbise vardı. Büyük bir arabada kendi kendine konuşan bir insan görmek hemen söz hakkı sahibi olmayı sunmuştu ona sanki. İzmir garipti. Benim memleketimde herkes kendi kendine konuşurdu ve kimse yargılamazdı.

KARA ÇİY (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin