-11-
❝Doğu❞
Nevşehir'den gelen önemli misafirlerimizle iş toplantısı içindeyken aniden o itin Ebru'yla içeri girmesini beklemiyordum. Gördüğüme şaşırmıştım. Tıpkı beni gören Ebru'nun da şaşırdığı gibi. Utanmadan bir de kızın elini tutmuştu. Yüzsüz köpek.
Masaya geçerlerken Ebru'nun sandalyesini çekip tam karşısına oturdu. Gözlerini Ebru'dan ayırmıyordu. İlk kez onunla aynı fikirdeydim çünkü Ebru bu gece çok şık ve güzeldi. Âdeta bir meleği andırıyordu. O adamla lânetlenmiş bir melek.
Yakın bir tanışıklığımız yokmuş gibi davranmak zorundaydık, bu yüzden birebir göz kontağı kurmamaya çalışıyordum. Ancak orada neler döndüğünü de merak ediyordum. Çünkü kısa bakışlarımda bile Ebru'nun bahsettiği gibi Akel'in ona kur yaptığını, masada elini yakalamaya çalıştığını, sürekli yakınlık kurma gayesinde olduğunu net bir biçimde görebiliyordum. Hatta belli belirsiz konuşmalarını bile duyabilecek kadar yakındı masalarımız. Akel'in beni fark edip etmediğini ise tam olarak bilmiyordum. Benim için fark etmezdi. Ondan korkum yoktu.
Akel'in aldattığı karısına yüzsüzce yakınlık gösterip romantik hareketlerde bulunmasına ve Ebru'nun bunu rahatsız olsa da çaresiz biçimde kabullenişine dişlerimi sıkarak seyirci kalmak zorundaydım. Şimdi bulunabileceğim herhangi bir hamle planımızı gelecekte geri dönülemez bir noktaya götürebilirdi.
O pislik elini kızınkinin üstüne koyup "Buraya geldiğim için çok mutluyum." dediğinde ne kadar ikiyüzlü bir şerefsiz olduğu bir kenara, Ebru'nun yüzündeki bulantı hissini gördüm. Kendimi onun yerine koyduğumda benim de midem bulanırdı bu duruma. O kadın benim için katlanıyordu bu duruma. Müşterek planımız için.
Yanımdaki adam "Değil mi Doğucuğum?" diye sorduğunda toplantıdan tamamen koptuğumu anladım. Bir kulağım orada olmasına rağmen tam olarak anlamadığım cümleye nezaketen başımı sallamakla yetindim.
İki masadaki konuşmalar birbirine karışıyor gibi hissediyordum ama radarıma ilk takılan elbette Akel'in Ebru'ya döktüğü dillerdi. "Son zamanlarda seni çok ihmal ettim, biliyorum. Ama bu değişecek. Bundan sonra tüm zamanlarımı sana ayırmak istiyorum." Metresine ayırdığı zamanlardan sıkılmış olmalıydı. Adi herif. Ebru'nun esir aldığı elini okşarken masaya tutunan elimi sıktıkça sıktım. Elimde olsaydı o an o elini kırar, kafasını masaya vura vura onu gebertirdim.
Onun garsonla kulaktan kulağa oynamasının ardından bir hinlik çıkacağını biliyordum. Tahmin ettiğim gibi de oldu. "Benimle dans eder misin? Eskisi gibi."
Bir intikam planımız olmasaydı onu bu cendereden çıkarırdım. "Akel, yapmasak olmaz mı?" derken isteksizliği ve kurtarılma arzusu açıktı. O da benim gibiydi. İntikam planımıza sadık kalmak uğruna katlanmak istemediği şeylere katlanıyordu. Çünkü sonucunun öldürücü bir darbeyle tamamlanacağını biliyordu.
"Lütfen, Ebru."
Karşısındaki adamın bencil arzularını tatmin etmek zorunda hisseden kadın usulca yerinden kalkıp elinden tutan adama uyum sağlamaya zorladı kendini. Ayaklarının geri geri gittiğini görebiliyordum. O eli tutarken ne tür bir azap çektiğini. Kocasının iğrenç eli belini sararken midesine kramplar girdiğini de tahmin etmek zor değildi. Onu böyle bir duruma mecbur ettiğim için ben de mide bulantısı hissediyordum. Kendimi duruşsuz bir adam gibi hissettiriyordu Akel iti.
Ona onun gibi karşılık vermeye mecbur kaldığım için kendime kızgındım. Arkadan dolanıp işler çevirmek hiç benlik değildi. Ama kuralsızlığa karşı savaşırken yine kuralsızlığı silah olarak kullanmanız gerekirdi. Hayatın ve savaşın düzeni böyleydi. Ve bazı savaşların şerefli kuralları olmazdı çünkü karşınızdaki hile yapan bir şerefsizken yenilmeniz çok olasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yıldızlar
Fiksi UmumDoğu Karaçay, rakibini bitirmek isteyen hırslı ve gizemli bir adam. Ebru Akyel Çelik; en yakınının ihanetine uğramış, masumiyetini bir kenara bırakıp tamamen değişmeye hazırlanan canı yanmış bir kadın. Bu hikâye, iki yabancıyı bir araya getiren kade...