*15 II Final

166 25 37
                                    

**


Saliha, Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne ulaştığında hava henüz kararmıştı. Koridorlar sessizdi ama içinde yankılanan duygular fırtınalıydı. Hande'nin yoğun bakım ünitesinde olduğunu öğrenince, hemen ona ulaşmak için acele etti. Ziyaret saatleri dolmuştu ama doktor olduğunu ve durumu bildiğini söyleyerek izin alabildi.

Yoğun bakımın önündeki camın arkasında Hande'yi gördüğünde, kalbi bir kez daha sıkıştı. Yüzü solgundu, solunum cihazına bağlıydı, küçük göğsü düzenli aralıklarla inip kalkıyordu. O güçlü, cesur Hande şimdi savunmasız bir halde yatıyordu. Bu görüntü Saliha'yı derinden sarstı. Yanına girip elini tutmak istedi ama buna izni yoktu. Bunun yerine camın arkasında durdu ve nefesini toparlamaya çalıştı.

İçinden, "Dayan, Hande. Ben buradayım. Seni bırakmayacağım," diye mırıldandı.

O sırada Elif hastaneye geldi.

"Abla, o nasıl?"
"Bilmiyorum Elif. İyi değil, hâlâ uyutuyorlar."
"İyi olacak Hande, bu."

Elif'in gelmesi, Saliha'ya yalnız olmadığını hatırlattı. Elif, yanında bir termos çay ve battaniye getirmişti.

"Ablam, kendini de düşünmelisin. Sana ihtiyacı var ama senin dayanman lazım."
"Biliyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum, Elif."
"Sanki içim acıyor. Nefes aldıkça, parça parça bir şey batıyor."
"Geçecek abla, geçecek. Her şey iyi olacak."
"İlkin geliyor mu? Haberi var mı?"
"Evet, var. Şehir dışındaydı. Haberi alır almaz yola çıktı. Yarın burada olur gibi."

Saliha, Hande'nin odasının hemen yanındaki bankta beklemeye başladı. Geceyi doğru dürüst uyuyamadan geçirmişti. Sabah hastanede telefonu çaldı. Arayan İlkin'di. Saliha, durumla ilgili bilgi verdi ama kelimeler ağzından zor dökülüyordu.

"Daha iyiye gidecek."

Kendisi bile buna inanıp inanmadığını bilmiyordu. Gün içinde hemşirelerle sohbet etti, Hande'nin ihtiyaç duyduğu tüm detayları öğrendi. Hatta gece nöbetine kalan hemşirelerden biri, arada bir kalkıp Hande'nin yanına gidiyor, doktorlardan bilgi alıyordu. Durumu kritikti fakat bir değişiklik olmamıştı.

Hande'nin başucunda birkaç dakikalığına otururken hafifçe elini tutmaya cesaret etti.

"Beni duyuyor musun, Hande? Lütfen, güçlü ol. Seni kaybedemem."

Odayı saran soğuk hava, Saliha'yı daha da çaresiz hissettirdi. Saliha odadan çıkıp tekrar beklemeye devam etti. Hemşirelerden biri, Saliha'nın yanına gelerek:

"Hocam, biraz dinlenin. Siz de çok yoruldunuz," dediğinde Saliha başını iki yana salladı.

"Hayır, burada kalmalıyım. Yanında olmazsam kendimi affedemem."

Akşama doğru, hastaneye İlkin geldi. İlkin, Hande'nin en yakın arkadaşıydı; kardeşi gibi sevdiği bir dosttu. Haberi alır almaz koşarak gelmişti. Geldiği gibi Saliha'ya sarıldı.

"Saliha!"
"O nasıl? İyi olacak mı? Ne olur bir şey de."
"Olacak İlkin, olacak. Mecbur."
"Gerizekalı! Dedim ama ben ona! Gitme dedim, yapma dedim. Kalın kafalı, gideceğim diye tutturdu!"

İlkin, histerik bir şekilde ağlamaya başlayınca Elif ona sarıldı.

"Tamam aşkım, tamam. Hande bu, toparlayacak. Bize dönecek, tamam mı? Hepsi geçecek."
"Elif, yapamam... Eğer o olmazsa, yapamam. Tek ailem o..."

Saliha, İlkin'in elini tuttu.

"Dayanmalıyız. O buradan çıkacak. Birbirimize destek olmalıyız."

KözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin